Bazen düşünüyoruz da; dedikodunun geçer akçe kabul edildiği, istemezliğin, haset, kıskançlık ve kara çalmanın belki de bu kadar normal kabul edildiği bir şehir daha yoktur galiba…
O kadar kolay ki, insanları gıyabında çekip çekiştirmek…
O kadar kolay ki, gıybet etmek, yalan yanlış ithamlarda bulunmak…
Ve o kadar kolay ki, iftira etmek, kara çalmak…
Bakın halimize!
Hani diyoruz ya kimi zaman:
-Erzurum niye bu halde, diye…
Bu yüzden işte…
Çünkü “biz” demeyi hiçbir zaman bilmedik, bilmeyeceğiz…
Çünkü birbirimize destek olmayı ve kol kanat germeyi bir türlü öğrenemedik, öğrenemeyeceğiz…
Düşünebiliyor musunuz?
“Helva bana gelsin de, ölenin ne hali varsa görsün” şeklinde bir anlayışa sahibiz…
Aman komşumuzun olmasın!
Aman onun işi rast gitmesin!
Aman ayağı taşa değsin!
Aman batsın, bitsin, kahrolsun!
-Vardan fayda var, diyen yok!
-Onda olmazsa bana yük olur, diye düşünen yok!
Yani biz niye böyleyiz, biz neden bu haldeyiz, biz niye bu yoldayız?
Anlamakta güçlük çekiyoruz…
Ve sadece bir dua edebiliyoruz:
Allah bizi iyi etsin!