Bahçeli, İstanbul'a 8 saat içinde metrekareye 60 kilogram civarında kar yağışı düştüğünü belirterek, “Sel olunca denize kaçan, deprem olunca kayak yapan, kar yağınca balık masasında keyfe dalan sorumsuz ve duyarsız bir kağıt kaplana İstanbul ve İstanbullu kardeşlerim asla müstahak değildir. İstanbul, İstanbul olalı böyle bir zillet, böylesi bir zulüm görmemiştir” dedi.
“Söz konusu görüşmeden Dışişleri Bakanlığı bilgilendirilmiş midir?”
“Bir büyükelçiyi 16 milyon İstanbulludan daha çok önemseyen bir şahsa Türk-İslam medeniyetin en büyük kenti nasıl emanet edilecek” sorusunu yönelten Genel Başkan Bahçeli, “Emanete leke sürmek millete ihanet, melanete hizmet değil midir? Normal şartlarda İstanbul gibi bir kentin belediye başkanının pek tabii herkesle görüşmesi normaldir, beklenen bir durumdur. Buna diyeceğimiz bir şey yoktur. Normal olmayan husus; karın, kışın tam ortasında lüks bir balık lokantasında vaki görüşmeye niye ve ne maksatla ihtiyaç duyulduğudur. Bu kadar önem atfediliyorsa, söz konusu görüşmeden Dışişleri Bakanlığı bilgilendirilmiş midir? Balık masasındaki konuşmalar tutanak altına alınmış mıdır? Bir belediye başkanı için kentinin ağır hava şartlarıyla mücadeleden daha öncelikli ne olabilir” diye konuştu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun görüntüleri hakkında da konuşan Bahçeli, “Ne edep bilirler, ne de erdem tanırlar. Fildişi kulesinde, sırça köşklerde sosyal demokratlık taslarlar. MOBESE kayıtlarına düşünce de kızılca kıyamet koparırlar. Kar yağışını konuşmazlar, İstanbul'un dramını konuşmazlar, balıkçıyı konuşmazlar, ne var ki yüzsüzce MOBESE'yi dillerine dolamaktan da geri durmazlar. Takip ediliyorlarmış, izleniyorlarmış, dinleniyorlarmış, geçin bunları, bırakın bu boş bahaneleri, şiddetli kar fırtınası varken balıkçı lokantasında ne aradığınızı, hangi gizli emellerin peşinden koştuğunuzu söyleyin” ifadelerine yer verdi.
“Bizim dileğimiz İmamoğlu'nun görevinden affını bir an evvel talep etmesi”
Özgürlüğün ve özel hayatın ihlal edildiğini iddia edenlerin boşa nefes tükettiğini bildiren Bahçeli, “İstanbul'da geçen hafta yaşanan rezaletlerin bir benzeri dünyanın herhangi bir ülkesinde vasat bulmuş olsaydı, o ülkenin belediye başkanı emin olunuz ki bir gün, bir saat, bir saniye bile koltuğunda oturamazdı. Sayın Abdülhamid Gül'ün başarıyla icra ettiği bakanlık görevinden affını istemesini MOBESE kayıtlarının ortaya çıkmasına bağlayan süfli ve müflis CHP zihniyetinin algı oyunları, iftira taarruzları, itibar suikastları asla tutmayacak, hiç kimse de bunlara iltifat ve itimat etmeyecektir. Bizim dileğimiz Büyükşehir Belediye Başkanı'nın da görevinden affını bir an evvel talep etmesi ve gecikmeksizin, daha fazla hasara yol açmaksızın İstanbul'un önünü derhal açmasıdır” açıklamasında bulundu.
“10 yaşında olan bu çocuğumuz Cumhurbaşkanı'na amca derken, Kılıçdaroğlu'na hain diye seslenmiştir. Bu yavrumuzu bu noktaya getiren nedir?”
Hiçbir ülkenin, mensuplarından hiç birine, hürriyetlerin tümünü sınırsız kullanma ehliyeti vermediğine dikkati çeken Bahçeli şunları söyledi:
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na hakaret etmek, büyükbaş hayvan benzetmesi yapmak ifade ve düşünce hürriyeti sayılamaz. Bu tip bir kötü söz terbiyesizliktir, edepsizliktir, nitekim suçtur. Hz. Adem ile Hz. Havva'ya cahil demek bir sanatçı marifeti, demokratik bir hak, sıradan bir şarkı sözü olarak değerlendirilemez. Herkes aksini söylese de Milliyetçi Hareket Partisi bu görüşte olamaz, bu ilkelliğe göz yumamaz, selin akıntısına kapılamaz. Hakaret eden, küfreden, faşizan arzularını ilk fırsatta ifşa eden kim olursa olsun, bunun sonuçlarına mutlak surette katlanmalıdır. Bir televizyon kanalında Sayın Cumhurbaşkanı'na en ağır hakaretleri sıralayan sözde bir gazeteciye sessiz kalanların, Trabzon'da bir çocuğun heyecanla söylediği sözlere ateş püskürmeleri ikiyüzlülüğün deşifresidir. Dikkat buyurunuz, henüz 10 yaşında olan bu çocuğumuz Cumhurbaşkanı'na amca derken, Kılıçdaroğlu'na hain diye seslenmiştir. 203 sözde yazar, çizer, aydın ve gazetecinin bildiri hazırlayıp yayımlamak yerine bu sorunu ele almalarında yarar olacaktır. Bu yavrumuzu bu noktaya getiren nedir? Böylesi bir tercihe zorlayan ve bunu da telaffuz ettiren gelişmeler nelerdir?”
Terörle mücadele sürecinde demokrasinin askıya alındığını söylemenin bölücü bir dil olduğunun altını çizen Genel Başkan Bahçeli, “Terörle mücadele sürecinde demokrasinin hiçe sayıldığını iddia etmek terörist üslubudur, terör usulüdür, zillet bir bühtandır. Demokrasiyi korumak için terörle mücadele ediliyor, ey Kılıçdaroğlu bundan haberin var mı? Vatana ve millete musallat olan seri katilleri cezalandırmak amacıyla terörle mücadele yapılıyor, ey Kılıçdaroğlu bunu biliyor, bunu hazmedebiliyor musun? Demokrasinin yolu Diyarbakır'dan geçer diyen Kılıçdaroğlu, senin yolun nereye çıkıyor? Karanlık yolculuğun nereye doğru gidiyor” diye konuştu.