BİZ KANSIZ DEĞİLİZ!

Erzurum kışın ne de güzel oluyor, değil mi?

Her yer beyaza bürünüyor, yollar buz tutuyor, havalar soğuk oluyor, yaprakları güzden dökülmüş olan ağaçlar kartpostala dönüşüyor…

Ve daha neler neler… 

Sonra saçımız, kaşımız, kirpiğimiz, sakalımız ve bıyığımız kırağı tutuyor… 

Ellerimiz üşüyor, ayaklarımız donuyor… 

Soba başında toplanıyor, patates közlemesi yiyoruz; sonra lavaş ekmek, civil peynir ve bir de olmazsa olmazımız çay eşlik ediyor bizlere… 

Yanık odun ve kömür kokusu sarıyor her yanı; bacalardan fışkıran dumanla görsel şölenler yaşıyor, bazı bazı potur, bazen de iç kazağı muhabbetleriyle ısıtıyoruz içimizi… 

Erzurum özeldir! 

Kardelenler şehridir, börtü böceğin diyarı olarak bilinir, yazları ayrı, kışları ayrı bir güzeldir… 

Sokaklarında pungarları olur Erzurum’un… 

Gürül gürül akan suları ve buz tutan şadırvanları vardır bir de… 

İçme de yanında yat!

Yat ve sonra da donuver oracıkta… 

Böyle işte… 

Erzurum çayır şehridir, bayır şehridir, Konya’dan sonra büyükbaş hayvan varlığı sıralamasında ikinci şehirdir… 

Köyleri vardır, mezraları vardır, mahalleleri vardır… 

Vardır da, vardır… 

 

*** 

 

Şaşırdınız, öyle değil mi? 

Hatta: “Neyin peşindesin Musa Çakır?” dediğinizi bile duyar gibiyiz… 

Şöyle izah edelim: 

Dedik ki, hele bakalım memleketin sorunları orta yerde dururken, çiçek, böcek, kar ve kış masalları anlatmak nasıl bir duygu acaba? 

Herkes işin kolayına kaçıyor ya, bunu bir kez de biz deneyelim istedik, bakalım nasıl oluyormuş diye… 

Zira moda bu olmuş son zamanlarda… 

Şehri konuşması gerekenler masal anlatıyor!

Şehrin sorunlarının çözümü için çabalaması gerekenler, kar ve kış hikâyeleri yazıyor… 

Memleketimin insanı özel sağlık hizmeti diye müebbet mahkûmiyet almış, benim şehrimin kanaat önderleri iman ölçüyor, yağ yakıyor, methiye diziyor, mevki ekip, makam biçiyor… 

Memleketimin kaymağını yiyip öküz gibi semirenler, Erzurum’u çiftlik etmiş at koşturuyor, ama benim şehrimin sözde STK başkanları, kaba etlerini sığdırdıkları koltukları koruma derdine düşmüş… 

Hal böyle iken Erzurum’a dair bir çiçek-böcek masalı da bizler anlatalım dedik, fakat başaramadık, beceremedik… 

Sonuçta karakter meselesi; içimiz elvermedi, gönlümüz razı gelmedi ve en önemlisi de kanımıza dokundu bu halimiz… 

Sözün özü;

Biz Erzurum’a haksızlık edecek kadar kansız değiliz!