Sivil toplum kuruluşları önemlidir; öyle ki, toplumların gelişim kaydetmesinde, canlanmasında, yönlendirilmesinde ve ortak bir kanaat oluşturulmasında hem de başrolü oynarlar…
Ama gelin görün ki, Erzurum’da “STK” denilince, akıllara hep sosyal bir statü ve makamsal bir tatmin ihtiyacı gelir…
Nitekim de öyledir…
Erzurum’da gerçekten de şehir ve şehirlilik bilinci taşıyan, toplumun ihtiyaç ve beklentilerini önceleyen, bunun için çabalayan, koşan ve koşturan STK sayısı bir elin parmaklarını kesinlikle geçmez…
Bakmayın siz Erzurum’daki derneklerin sayısının 600-700’lerle falan ifade edildiğine; çoğu işe yaramaz ve hangi amaca hizmet ettiğini dahi bilemez bir durumdadır…
Hal böyle iken, eli yüzü düzgün STK’lara sahip çıkmak ise, bizim, sizin, kısacası hepimizin asli görevidir…
İşte size STK’lardan bir örnek: Palandöken Gelişim Derneği…
Erzurum’da 6 yıl önce kuruldu ve 6 yıla da çok şey sığdırdı… 6 yılda 600 kişiye mesleki eğitim kursu verdi, gençlere yönelik eğitim faaliyetleri gerçekleştirdi…
Bir dergi çıkardı: “Gelişim Erzurum” adıyla…
Ve bu dergi 6 yılda Türkiye’nin en büyük 200 kütüphanesine girmeyi başaran ilk ve tek yerel çalışma oldu…
Peki, kim bu derneğin başkanı?
Lokman Lokmacı…
Has bir Erzurumlu ve de “tam kıvamında” denilecek bir Dadaş…
Çalışmayı seven, araştıran, yazan, çizen, düşünen, memleketi için hasbi manada birşeyler yapmaya çalışan bir kişilik…
Ama ona ne dediler, biliyor musunuz?
Hüseyin Nihal Atsız paneli düzenledi diye ırkçı, dediler ve adını kafatasçıya çıkarttılar…
Baktılar yapışmadı attıkları çamur; bu kez de “Kemalist” diye bir yakıştırmada bulundular…
Efendim neymiş, Mustafa Kemal paneli düzenlemiş…
Sonra Alevi Erenler Derneği işbirliğiyle “Deyiş-Kopuz” programı organize etti diye, ötekileştirmeye kalkıştılar, istenmeyen adam ilan ettiler…
Durmadı Lokman Lokmacı…
Anadolu Gençlik Derneği ile birlikte Necmettin Erbakan paneli organize etti; şeriatçı dediler, siyasal İslamcı dediler…
Sanki “Siyasal İslam” hicap duyulacak bir eylemmiş gibi...
Daha ne demediler ki?
Bu memleketin garip bir evladı olan Lokman Lokmacı’ya olmadık iftiralar edip, akla hayale gelmeyen bühtanlarda bulundular…
Ve Lokman Lokmacı…
O ne yaptı, dersiniz?
Yılmadı, bıkmadı, küsmedi, gocunmadı, yüksünmedi…
-Benim şehrim, dedi…
-Benim ülkem, dedi...
-Benim milletim, benim devletim, benim bayrağım ve benim vatanım, dedi…
-Dinimize, milli ve manevi değerlerimize uzanan ellere ve söylenen dillere karşı dimdik ayakta durmalı, bir ve beraber olmalı, omuz omuza vermeli ve kardeşliğimizi ilelebet daim kılmalıyız, dedi…
Böyle bir STK işte bizim Lokman Lokmacı’nın emektar olduğu dernek…
Ne diyelim…
Allah, sayılarını arttırsın!
Allah, bu memlekete ve milletine gönül vermiş olan herkese selamet versin!
İşleri kolay gelsin, sırtları yer görmesin!
Ve sen Lokman Lokmacı!
Yürü!
Kim ne derse desin, Erzurum için yürü!
Kim ne konuşursa konuşsun, milletin için yürü, devletin için yürü, örfün, ananen, kültürün, tören ve terbiyen için yürü!
Sen yürü ki, Lokman’lar çoğalsın!
Lokman’lar çoğalsın ki, zihinler şifa bulsun, fikirler şifa bulsun!
Zira ne çektiyse bu memleket ve bu millet; idrak yolları tıkanmış olanlardan çekti…