Dün caddeden geçerken, gözüme Passolig bilet satışının yapıldığı kulübe önündeki uzun kuyruk çarptı. O kadar çok sevindim ki, anlatamam. Bugün oynanacak olan Altay maçının biletlerinden satın almak için ne kadar çok kişi sıraya girmiş diye içten içe söylendim. Metrelerce uzunluktaki kuyruk içerisinde gözüme çarpan bir başka şeyde, genç bayanların bulunması oldu. Dedim helal olsun, Erzurumspor’un maçı gerçektende taraftarlar sayesinde görsel bir şölene dönüşecek.
Biraz daha yaklaşınca gördüm ki, maç bileti satın alacaklarını düşündüğüm o kadar insan meğer Kardelen kart kuyruğuna girmiş.
Yemin ediyorum kafamdan aşağı soğuk sular döküldü sanki. Yani bir hayal kırıklığı kendisini bu kadar mı ağır hissettir?
Yine döndük dünkü konuya; herkes Erzurumspor taraftarı ama tribünde kimse yok. Herkes mavi beyazlı renklere tutkun ama takımının formasını alan yok.
Bazen düşünüyorumda, bu sahipsizlik hali memleketin her yerine sirayet etmiş. Siyaseti öyle, ticareti öyle, sporu öyle, sanatı öyle, eğitimi öyle.
Bir sahipsizliktir tutturmuş gidiyoruz.
Bazen Erzurumsporla ilgili yorum yayınları yapan meslek büyüklerimiz oluyor. O yayınların izleyici sayısına bakıyorum on binleri 20 binleri buluyor. Maçlarda tribünleri dolduran taraftar sayısına bakıyorum, taş çatlasın 2-3 bin.
Şimdi birde şöyle düşünenler var, diyorlar ki, yapsınlar adam gibi transferler, getirsinler klas futbolcular, bizde gidip tribünde maç izleyelim.
İyi güzel ama eğer bu takım transfer yapamıyorsa ve klas futbolcuları kadrosuna dahil edemiyorsa, işte bu düşünceye sahip taraftarlar yüzündendir. Sen takımına destek olacaksın, elini üzerinden çekmeyeceksin ki bu takım güçlensin ve büyüsün, büyüsün ve transfer yapsın. Sen elini sıcak sudan soğuksuya sokma, kılını kıpırdatma, zahmet edip stadyuma gitme, bilet alarak dahi olsa elini cebine sokup üç beş kuruş katkı koyma, ondan sonra kalk klas transfer bekle.
O zaman bende şunu derim, bu takım aslında mevcut haliyle bu şehrin özetidir. Demek ki biz klas değiliiz ki, takımımızda bu halde.
Bu ayıpta bize yeter.