Takım bizim takımımız, adındada şehrimizin ismi var, bu yüzden hepimizinde söz söylemeye hakkı var diye düşünüyorum. Sonuçta biz tutup tutup yarda bırakan değiliz. Gerektiği yerde bırakırız ama kesinlikle yarda tutan yine biz oluruz. Göztepe maçını nasıl göz göre göre kaybettiğimiz ortada. Ben kaybettiğimiz bu maçı doğrudan Muzaffer hocanın hanesine yazdım, çünkü bu mağlubiyet tamamen onun hatalarından kaynaklandı. Dün sosyal medyadanda paylaşıldı, Samsunspor maçı hazırlıkları başlamış. Ben şunu merak ediyorum mesela; hazırlıklar başladıda neye göre başladı. Rakip takım analiz edildi mi, kritiği yapıldı mı, nasıl oynuyor, hangi oyun planlarını kullanıyor diye iyice bir bakıldı mı? Bunları şunun için söylüyorum. İdman dediğin iki koş, üç pas yap, sonra da çift kale maçla günü tamamla şeklinde olmaz sonuçta. Bunun bir teknik hazırlığı var, taktik planı var, yani bana göre olması gereken budur. Sadece bana görede değil, profesyonel bütün futbol kulüplerinde durum budur. Ama ilginçtir Erzurumspor’da her maç aynı sıkıntıları yaşıyor, aynı eksiklikleri yeniden görmek zorunda kalıyoruz. Dambur dumburla doldur boşaltla top oynanmaz ki! Mesela ben Olanare’nin ayağına gelen her topa kayıp gözüyle bakıyorum ve bunda hiç yanılmıyorum. Mustafa Yumlu’nun geriden oyun kurarken ayağında tuttuğu topun filelerle buluşma ihtimali bence Olanare’nin gol atma ihtimalinden çok daha yüksek. Bunu ben gibi bir fakir görüyorda, Muzaffer Bilazer görmüyor mu ki, biz her hafta aynı sancıyı çekip duruyoruz. Takım top yapamıyor, pas isabet yüzdesi yerlerde, doğru düzgün şutumuz yok, koşu mesafemiz evlere şenlik ve bunlar her hafta yaşanan sorunlar. Demek ki bunları ölçü alan yok, çık sahaya kafana nasıl esiyorsa öyle oynaya dönüvermiş bu iş. Muzaffer hoca babamın oğlu değil, hasımımda değil. Doğru neyse ben onu söylerim. Herkes bilsin ki, bu gidiş, gidiş değil!