Hadi kar yağdı, inşallah yağmurlar da peşi sıra gelir ve su meselesi hallolur diyelim de, şu mazot ve maliyet meselesini ne yapalım?
Öyle ya!
Geçtiğimiz yıla oranla akaryakıta yapılan fiyat artışları ortada.
Bu şartlarda hangi çiftçi traktörünün kontağını gönül rahatlığıyla çevirebilecek ki?
Hadi çevirdi diyelim, hasat ettiğini kaça satacak ve sürdüğü tarladan para kazanacak ki?
Görüyor musunuz, nereden bakarsanız bakın, sonu hep çıkmaz!
İşte buradan hareketle atılması gereken adım belli; destek, destek, destek!
Son zamanlarda özellikle iktidar kanadından hep şuna yapılan vurguyu duyuyoruz:
“Üretim”
İyi, güzel, hoş da…
“Üretim” diyip, kenara çekilmekle olmuyor bu işler, olmamalı da…
Üretimi mümkün kılacak yollar bulunmalı!
Çiftçinin maliyetini minimize edecek yol haritaları oluşturulmalı!
Çiftçi çalışsın, çabalasın, eksin, biçsin, tamam da…
Ya gerisi?
Bir kere çiftçinin kazancı emeğine değmeli!
Harcadığı akaryakıt, biçtiğine değmeli!
Hasat ettiği ürün, sattığına değmeli!
Kazandığı para, çalışmasına değmeli!
Şimdi!
Biz bu yok aklımızla bu kadarını akıl ediyoruz da, okumuş, görmüş-geçirmiş, kitaplar yalamış yutmuş, alanında uzman olup ihtisas yapmış ve nihayetinde bakanlık koltuğuna oturmuş olanlar akledemiyor mu bunu?
Elbette ediyor ve etmeliler de…
Aksi halde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “üreteceğiz” iddiası, kuvveden fiile geçmemiş olur…
O yüzden Tarım Bakanı Kirişçi’ye bu süreçte çok büyük bir sorumluluk düşüyor…
Yok öyle protokol bakanlığı yapmak!
Oluşturacak yol haritasını, hastalığı teşhis edecek, tanı koyacak ve tedaviye de bir an önce başlayacak…
Zira bu ülkede tarımın da, hayvancılığın da, yanlış teşhis ve yine yanlış tedavi yöntemleri yüzünden daha fazla dayanacak hali bile kalmadı…
Haksız mıyız yani?