Dile kolay…

 

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) meselesini bugün biraz ele almak istiyorum. 2 milyon kişi başvuru yapmış ve 1.600.000 bin kişiye maaş bağlanmış. 
Şimdi bunu yazarken hem elimize hem de dilimize kolay geliyor ama bu kadar kişiye emekli maaşı ödüyor ve ödeyecek olmak; hatta bu rakamın da artacak olmasını göz önünde bulundurmak biraz da insaflı olmayı gerektirir diye düşünüyorum. 
Diyorlar ki, devlet elbette ödeyecek, ödemesi lazım. Kimsenin buna itirazı yok; devlet yapması gerekeni yapar da, EYT işinin maliyetini de kimse kusura bakmasın ama hesaba katmak gerek. 
Kolay mı?
Asrın felaketini yaşamışsınız, milyarlarca dolarlık hasarla karşı karşıya kalmışsınız, yüz binlerce konut planlamış ve hatta teslimatına bile başlamışsınız, depremzedelere milyar ödemişsiniz, bunlar kolay şeyler mi? 
Kabul ediyoruz ki, hayat pahalılığı hepimizi etkiliyor. Ancak bunları da hesaba katıp ellerimizi vicdanlarımıza koymamız gerekiyor. 
Sanırsınız diğer ittifak olsaydı, gökten para yağacaktı. Ha, belki para yağardı, ama o paranın bedelini neyle ve nasıl ödeyeceğimizi de hiçbirimiz bilemezdik. 
O yüzden devletimizin bu sıkıntılı günlerinde yanında olmalıyız, üzerimize düşen yük ağır bile olsa gereğini yapmalıyız. 
Tabi burada devletimizin de bir takım hassasiyetleri dikkate alması gerekiyor. Vatandaş vergi yükünü nasıl ki omuzluyorsa, bir takım holdinglerin de borç yükünü hafifletme girişiminde bulunulmamalıdır. Vergi ödenecekse herkes ödemelidir, holdinglerin vergi borcu silinecekse, vatandaşın bu durumdan fevkalade rahatsız olacağı unutulmamalıdır. 
Çünkü ne olursa olsun mülkün temeli adalettir.