Ramazan ayı dolayısıyla kimi televizyon kanallarında kimi hocaların katılımıyla yapılan programlar malum…
İzlersiniz-izlemezsiniz, seversiniz-sevmezsiniz bilmeyiz; ancak biz Necmettin Nursaçan hocadan hiçbir zaman şaşmadık, şaşmayız!
Öyle modern hocalar gibi kıvır kıvır yapmıyor, doğru ne ise, hakikat ne ise, onu söyleyip kenara çekiliyor…
Diğer programların zaten formatı belli; bol katılımlı, saçma sapan soruların sorulduğu, Ramazan programından ziyade talk-şova dönüşen bir tarzları var…
Yani bu programlara denk gelince insan demeden edemiyor bazen:
-Şimdi biz bunlarla aynı oksijeni mi tüketiyoruz acaba? Diye.
Birinin babası hacca gidememiş, onun yerine kendisinin gidip gidemeyeceğini soranı mı dersiniz…
Sahura kalkamamış diye oruç tutmayanı mı dersiniz…
Hiçbir sağlık sorunu yokken oruç tutmayıp da, meseleyi fidyeyle halletmeye çalışanlar mı dersiniz?
Birbirlerine olan borçları için oruç üzerinden mahsuplaşmaya gidenleri mi dersiniz…
Kısacası ne ararsanız var…
Her tip var, her telden insan var…
Tabi araya serpiştirilmiş bazı soruların kurmaca olduğunu hemen anlıyorsunuz…
Ne var ki, bu ülkede o tür sorular ve cevapları üzerinden amel edecek on binlerce de insan var…
Evet, maalesef dini kullanmayı ve dinden geçinmeyi son yıllarda epeyce bir alışkanlık haline getirdi televizyonlar…
Sadece onlar mı?
Geçim sıkıntısı çeken dine sarılıyor!
Makam sıkıntısı çeken dine sarılıyor!
Siyaset peşinde olan dine sarılıyor!
Dine sarılıyor…
Dine sarılıyor…
Dine sarılıyor…
Ama nedense hiç kimse gerektiği gibi yaşayabilmek için sarılmıyor bu dine…
Varsa-yoksa çıkar…
Varsa-yoksa menfaat…
Ondan sonra da diyoruz ki,
-Başımız musibetten niye kurtulmuyor?
Kurtulmaz elbet…
Siz söyleyin!
Allah’la ve dinle aldatanlar iflah olur mu hiç?