Ne demişti Neyzen Tevfik:
"Geldikleri gibi gitmediler; kimi itini bıraktı, kimi bitini, kimi de piçini bıraktı!
Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil!"
Evet…
Son birkaç gündür Suriye’deki gelişmeler üzerinden yükselen seslere bakınca, Neyzen Tevfik’i hem de bu muazzam tespitiyle yeniden hatırlamak ihtiyacı hasıl oldu…
Yahu!
Bu kadar cahil ve bu kadar da ahmak olumaz yani!
Suriye denilince sizin aklınıza ne geliyor mesela?
Biz söyleyelim hemen:
Bizim aklımza PKK geliyor; PKK’nın doğup büyüdüğü ve semirtildiği topraklar geliyor…
Beşer Esed’in ne mal olduğunu hepimiz biliyoruz da, babası Hafız Esed kimdir, bilir misiniz?
Hafız Esed, PKK’ya kucak açan, yeşerten, büyüten, besleyen ve Suriye topraklarında el bebek-gül bebek yetiştirdiği terör belasını Türkiye’nin başına musallat eden kişidir…
Oğlu döneminde de bu durum değişmemiştir…
Türkiye’nin başına sarılan bu terör belası, hep Suriye’den ve Suriye topraklarından beslenmeye devam etmiştir…
Gelelim Suriye’ye…
Esed döneminin sona ermesiyle birlikte Suriye’den, daha doğrusu sınırlarımızdaki terör belasından da bir nevi kurtulmuş olduk…
Elbette bölgedeki aktif rolümüz sürecek ve altını hususen çizmek gerekir ki, bizim kimsenin toprağında gözümüz de yok!
Ama gelin görün ki…
Suriye’deki son durumla ilgili olarak Türkiye’nin sergilediği tavır ve pozisyon aldığı stratejik konum, niyeyse fena halde zorlarına gitmiş birilerinin…
Kim o birileri?
DEM ve DEM’le iş tutanlar…
Sözde CHP’li ama aslında CHP’li olmayanlar…
FETÖ’cüler…
Alfabeden diledikleri harflerle kendilerine terör örgütü kuranlar…
Çok ilginçtir, kimi Saadet Partililer…
Çok ilginçtir Suriye üzerinden ekmek yemeye çalışan kimi Ümit Özdağ’cılar…
Vesaire, vesaire…
Şu işe bakın ki!
Siz taşı nereye atıyorsunuz, ses nereden geliyor?
Öyleyse…
Öyleyse doğru yoldayız vesselam!