Piyasalarda tansiyon yine yükselmeye başladı. Döviz ve altındaki sert yükseliş, ekonomiye dönük tehlike çanlarının yeniden çalmaya başlayacağının göstergesi olarak değerlendirilirken, yeni bir müdahalenin söz konusu olabileceği ise yüksek sesle dillendirilir oldu.
Her yerde konuşulan şey aynı, ekonomi, ekonomi,ekonomi!
Haziran ayındayız ve önümüzdeki ay Temmuz. Bu, yılın kalan yarısı demek olduğu gibi, aynı zamanda çalışan kesimi de yakından ilgilendiren bir zaman dilimi.
Bu dönemde hükümetin çok ciddi adımlar atması bekleniyor ki, atmak zorunda da zaten.
Çünkü enflasyonun yüksekliği ve piyasaların sürekli yükselen tansiyonu yüzünden paranın hiçbir değeri kalmadı.
Dolayısıyla önce çalışan kesimin enflasyon karşısında uğradığı tahribatın giderilmesi ve sonraki aylar için yaşanacak muhtemel artışlar için de yine bir koruma kalkanı oluşturulması gerekiyor.
3600 ek gösterge ile maaşlardan ziyade emeklilik ikramiyeleri ve maaşlarının canlandırılması amaçlanmıştı biliyorsunuz. Bu yüzden atılan bu adımın öyle genel anlamda bir reaksiyon görmemiş olması doğal. Çalışanların maaşlarında çok küçük miktarlarda artışa neden olmuşsa da, piyasalar moral ve motivasyon açısından tam olarak tatmin edilebilmiş değildir.
Merak edilen bir diğer konu, asgari ücretlilere zam yapılıp yapılmayacağıdır. Bu soruya verilecek cevap sadece hükümeti ilgilendirmiyor, çünkü işin bir de işveren boyutu var. İşverenler artışa nasıl bakıyor, artışı karşılayabiliyor mu, ona da bakmak lazım. Ama bir gerçek de var ki, enflasyondaki yükseliş ve piyasalardaki yüksek tansiyon sadece kamu çalışanlarını ve emeklileri vurmuyor. Aynı tahribatla asgari ücretliler de karşı karşıyadır ve onların da sesinin mutlaka duyulması gerekiyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in yaptığı açıklamaya bakacak olursak; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği bir talimat var. Bu da genel anlamda yeni bir refah düzenlemesinin yapılacağını gösteriyor.
Hayırlısı olsun diyelim, bekleyelim, görelim.