Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı’nda müessif olduğu kadar, çirkin de bir hadise yaşandı önceki gün…
Refikimiz olan Pusula Gazetesi’nin Yayın Koordinatörü Sevda Güneş İncesu ile Yazı İşleri Müdürü Cihat İncesu, sırf işlerini yaptıkları için saldırıya uğradı…
Evet, işlerini yaptıkları için…
Gazetecinin işi budur; yazar, çizer, yorumlar, önerir, uyarır, ikaz eder… Muhatabı ise, pek tabii ki, gereğini ve de olması lazım geleni yapar…
Hakaret nedir?
Darp nedir?
Bu ülkede mahkemeler boşuna mı var?
Bu ülkede kanun ve nizam öyleyse ne işe yarar?
Bireysel ya da kurumsal, hiç farketmez! Haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsanız, gidersiniz yargıya, hakkınızı ararsınız…
Ama yook!
- Biz külhanbeyiyiz, astığımızı asar, kestiğimizi keseriz, derseniz; orada burnunuzun üstüne çakılır işte böyle düşersiniz…
Düşünebiliyor musunuz?
Devletin kurumunda gazeteci dövüyorlar, üstelik de davet ederek…
Hayret ki, hayret!
Eyvah ki, eyvah!
Erzurum kimlerin eline ve ne günlere kalmış da, haberimiz yokmuş meğer…
Biz, hepimiz bu memleketin tekeri düze çıksın diye uğraşırken, yolunun üstünde ne engeller, ne kazıklar varmış da, bihaber kalmışız meğer…
***
Dün yaptığımıza gelince:
Tüm meslektaşlarımızla birlikte KUDAKA’nın önüne siyah çelenk bıraktık…
Çelenk siyahtı, çünkü ortada bir cenaze vardı…
Çünkü bu şehirde milletin müşterek sesi katledildi!
Çünkü bu şehirde kamuoyunun bilgi edinme hakkı katledildi!
Çünkü bu şehirde demokrasi katledildi, basın hürriyeti katledildi, düşünce ve ifade özgürlüğü katledildi!
Saydığımız bu cenazeler orada, tam da KUDAKA’nın önünde, hem de boylu boyunca uzanmış yatıyorlar şimdi…
Bakalım kim kaldıracak?
Kokmadan ve kokuşmadan…
Haaaa!
- Aradan birkaç gün geçsin, bu mesele de unutulur gider, diye düşünenler var ise, üzülerek ifade edelim ki, çok yanılıyorlar…
Zira o cenazeler bekledikçe ayyuka kokuları da çıkacak…
Bu yüzden musallanın başında bekliyoruz biz!
Haydi!
Er kişi niyetine!