Erzurum ne dolu?
Dalkavuk dolu, yalaka dolu, kıyakçı dolu…
Erzurum ne dolu?
Yalancı dolu, fırıldak dolu…
Erzurum ne dolu?
İkiyüzlü dolu, omurgasız dolu…
Erzurum ne dolu?
Hain dolu, kıskanç dolu…
Bu kadar doluyu boşa koysanız dolmaz, doluya koysanız almaz tabii ki…
Yani sıralanacak işte o kadar çok dolu var…
Ne demiştik geçenlerde?
Canı cehenneme kapısını örtenin ve başkasını yakan ateşte yemeğini pişirenin, diye…
Erzurum işte böyle hayasızlarla da dolu…
Hem o kadar dolu ki, yüze bakarak gülüp, arkadan arkaya film çeviren ahlaksızlardan geçilmiyor adeta…
Ama bilmiyorlar!
Bilseler ki, kıyakçılığın sonu ayakçılık olacak, belki de çekidüzen verecekler kendilerine ama bilmiyorlar işte…
Bilseler ki kurdukları tuzaklar kendi ayaklarına dolanacak, belki de değil ayaklarının, parmaklarının üzerinde yürüyecekler…
Ama bilmiyorlar işte…
Bilseler ki adam olsalar, bütün işleri rast gidecek, ama bilmiyorlar işte…
İlla da adamlıklarını zayi ediyorlar…
Yahu sorarız size!
Başkasının ayağına çelme takıp düşürmeye ve hatta onu yakmaya çalışarak ateşinde ısınmayı amaçlayanlara ne denir?
İnsan denebilir mi?
Denemez…
Hayvan denebilir mi peki?
Hayvan da denemez, çünkü bir hayvan bile bu kadar hayvanlık edemez…
Ama neylersiniz ki, Erzurum böyleleriyle dolu…
Hatta yanıbaşımızdakiler bile…