Erzurum’un reçetesi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bir araştırma yaparak, Türkiye’nin en uzun boylu ve en kısa boylu şehirlerini tespit etmiş… 
Şöyle ki… 
Türkiye’nin en kısa boylu insanları Rize’de yaşıyormuş… Sonra Ordu, sonra Trabzon, sonra Giresun… 
Uzun boylular ise malum; Türkiye’nin Ege ve Akdeniz şehirlerinde yaşıyormuş… 
Erzurum’a gelince…
Ne İsa’ya yaranabilmiş, ne de Musa’ya… Bir başka ifadeyle ne uzayabilmiş ne de kısa kalabilmiş anlayacağınız… 
Madem diyoruz, TÜİK bu tip araştırmalar yapıyor… 
Bir de şunu araştırabilir mi acaba? 
Mesela, Türkiye’nin demir eksikliğinin en çok yaşandığı şehri hangisidir? 
Mesela, Türkiye’nin iskelet ve kas sistemi hastalıklarının en çok yaşandığı şehri hangisidir? 
Mesela, kanserin en çok görüldüğü şehirler… 
Mesela, gelişim bozukluklarının çocuklarda en çok görüldüğü şehirler… 
Mesela, solunum yolu hastalıkları...
Mesela… Mesela… 
Kim bilir, belki de vardır TÜİK’in bu tip araştırmaları ve varsa da kalıbımızı basarız hepsinde de Erzurum zirveye oynuyordur… 
Peki, sizce neden? 
Soğuk memleket ya, ondan işte… 
Yani?
Yanisi şu: 
Erzurum üşüyor, üşüyor… 
Bu memleketin üzerinden altı-yedi ay boyunca kar eksik olmuyor… 
Bir yaz mevsimimiz vardı, kemiklerimiz ısınırdı; o imkânı da küresel iklim değişiklikleri sebebiyle kaybettik zaten… 
Şimdi Erzurumlu hasta olmasın da, ne yapsın? 
İnanmayan Erzurum’daki ortopedi polikliniklerine gidip sorabilir, servisleri gezip görebilir… 
Kemik erimesi, romatizma, kireçleme en başta…
Üstelik yaşı başı da kalmadı bu işin; yediden yetmişe herkes kemik hastası… Üstelik sebebi de belli; demir eksikliği, daha doğrusu güneşe duyulan ihtiyaç… 
Diğerlerini sayıp dökmeye hiç gerek yok!
Bu memleketin vallahi tedaviye ihtiyacı var, billahi tedaviye ihtiyacı var…
Yanlış anlaşılmasın! 
Hastaneyle değil, siyasetle… 
Karın, kışın, buzun, tozun, yokluğun, yoksulluğun ve yoksunluğun adeta nefes alamaz hale getirdiği bu şehrin artık rahatlamaya ihtiyacı var… 
Öyle değil mi ama?
Madem çekiyoruz bunca kahrı ve zahmeti, hiç olmazsa elimizde reçetemiz olsun bari… 
Siz ne dersiniz, haksız mıyız?