Hep aynı şeyi söylüyorlar, hayat çok pahalandı diyorlar. Her şey ateş pahası diyorlar, paranın satın alma gücü kalmadı diyorlar. Biz de inkar etmiyoruz zaten, hayat pahalandı, bu doğru. Sonuçta biz de geçimimizi parayla idame ettirip, bunu da para kazanmaya çalışarak yapıyoruz.
Şunu deselerdi anlardım, itirazlarını haklı da bulurdum. Örneğin, geçtiğimiz yıl tam da bu zamanlar asgari ücret 5 bin 500 lira olmuştu. Bugün kaç lira oldu? 11 bin 500 lira oldu. Artış oranını görüyoruz. Geçtiğimiz yıl işçi maaşı da böyleydi, memur maaşı da böyleydi. Ama gelin görün ki, müzmin muhalefet dediğimiz kesim bunu görmek istemiyoruz işte.
Hep belden aşağı vuruyor, hayat pahalılığı edebiyatı yapıyor. Bunun üzerinden de iktidara yükleniyor. Alın size bir örnek daha! Pandemiden sonra otomotiv sektörü büyük bir vurgun yedi. Almanya’nın başını çektiği sektörde, üretim büyük ölçüde azaldı, işsizlikler arttı, sıfır kilometre araç fiyatları tavan yaptı. Şimdi bunu da mı AK Parti iktidarı yaptı? Bundan da mı AK Parti iktidarı ya da genel ifadeyle Cumhur İttifakı sorumlu? Rusya Ukrayna ile savaşa tutuştu ve dünyanın tahıl ambarı olan Ukrayna’dan tahıl sevkiyatı durdu. Gıda fiyatları katlanarak arttı. Bunu da mı AK Parti iktidarı yaptı, buna da mı Cumhur İttifakı neden oldu?
Yani şunu anlatmaya çalışıyorum; şu an dünya genelinde bir küresel ekonomik kriz var ve bu krizden herkes az ya da çok etkilenmiş durumda. Böyle bir ortamda tedbirlerini alamamış ve vatandaşını enflasyonun altında ezdiren bir Türkiye’de yaşamak ister miydiniz diye sorsam, herkes hep bir ağızdan “hayır” diyecektir elbette.
Tamam işte, iktidar da bunu yapıyor zaten. Son bir yıl içerisinde sabit gelirlilerin maaşlarındaki artışa bakınca bunu ilkokula giden çocuğun bile anlamama ihtimali yok! Ama işte birileri anlamamakta halen daha ısrar ediyor. Ve emin olun hiçbirinin de parasal sorunu yoktur, tuzları kurudur, sırça köşklerde oturuyorlardır. Demem o ki, eleştirelim evet ama gerçekleri de görmezden gelmeyelim!