GÜN, O GÜN DEĞİL! 

Öyle böyle derken, Ramazan ayının yarısı geride kaldı neredeyse… 

15 güne çok şey sığdı, çok şey gördük, çok şey yaşadık! 

Başında da söylemiştim, “gün o gün, vakit o vakit değil” diye! 

Bırakın şu iftar gösterilerini, bırakın şu toplu iftar israflarını diyerek de, çağrıda bulunmuştum.

Hak veren verir, vermeyen vermez, kendi bileceği iş.

Ama hakikat şu ki; bizim için ne eğlenilecek bir gündür, ne de yüz binlerce lirayı gereksiz organizasyonlara harcama günüdür. 

Herkes için geçerli bu!

Küresel ekonomik krizin etkileri çok ağır, her geçen gün de yeni sürprizler karşımıza çıkıyor. 

Ne kadar dirençli olursak ve ne kadar hazırlıklı kalırsak, kriz denilen bu illetten o kadar çabuk kurtuluruz. 

Ama bildiğimizi okumaya devam eder, burnumuzun dikine gider, iftar üstüne iftar, etkinlik üstüne etkinlik diye üstümüzü başımızı paralamaya devam edersek; korkarız bu film de burada biter!

Dolayısıyla buradan iktidar ya da muhalefet fark etmez, hepsine sesleniyorum: 

Vazgeçin şu işten!

Yok bilmem gençlik kolları, yok bilmem mahalle başkanları, yok bilmem teşkilat başkanları iftarı, falan da filan.

Bu işler karın doyurmaz!

Bu işlerden hayır da gelmez!

İnsanların domatesi bile taneyle almaya başladıkları bir dönemde siz kalkar toplu iftar programlarında boy gösterirseniz, vatandaş en kısa sürede boyunuzun ölçüsünü alır, bilesiniz. 

Sonra ben duymadım, ben görmedim demeyin!