Eskiden olaylar konuşulurdu, şimdi olayları kaleme alan gazeteciler konuşuluyor. Eskiden falanca partinin yandaşı filanca gazete ya da gazeteci yoktu, ama şimdi her partinin yandaşı birden çok gazete ve bir o kadar da gazeteci bulunuyor.
Twitter’e dün göz atanlar Türkiye gündemini hatırlayacaktır; falan gazeteciye göre bilmem hangi bölgede yaşayan insanlar falanca partiye oy verecekmiş de, filanca bölgede yaşayan insanlar bilmem hangi partiye oy verecekmiş. Bunu diyen kim, yandaş bir gazeteci.
Hayır, yani bilmiyorum da gazeteciler ne zamandan beri bir partinin ya da parti liderinin borazanı haline geldi. Ben iletişimciyim, iletişim mezunuyum ve bize okulda öğrettikleri gazetecilikle karşı karşıya olduğum gazetecilik arasında dağlar kadar fark var.
Bir kere objektiflik sadece lafta, hiç kimse objektif değil. Herkess bir şekilde taraf, bir şekilde yan ve yandaş. Yani bir gazetecinin isminin açıklamasıyla birlikte hangi tarafa ait olduğu hemen akıllara geliyorsa, bana göre bu üzüntü verici bir durum. Çünkü gazetecinin partisi olmaz, olmamalı! Gazeteci siyasallaşmamalı, politize olmamalı, eğriye eğri demeli, doğruya doğru demeli. Yanlışı da kim yaparsa yapsın, karşısında durmalı. Ama şimdi bakıyorum da, gazetecilik gazetecilik olmaktan çoktan çıkmış ve basın sözcülüğüne dönüşmüş. Falan gazeteci filanca partinin basın sözcülüğünü yapmaya, filan gazeteci falanca partinin basın danışmanlığını yürütmeye başlamış.
Ne diyorum ben onlara, biliyor musunuz?
Ahlak yoksunları!
Meslek ahlakının içine edenler!
Gazetecilik bu mudur, böyle mi yapılıyor bu iş?
Kuyruğuna tutup geçinilen siyasi partilerin ve liderlerinin kalemşörlüğünü yapmaya gazetecilik mi deniliyor?
Sakın ola evet demeyin, çünkü bu yapılan gazetecilik falan değil, alçaklığın daniskasıdır. Üstelik alçaklık bile bir ölçü birimiyken hem de…