Türkiye Futbol Federasyonu seçimleri yapıldı ve yeni yönetim belirlendi. Açık konuşmak gerekirse, kimin seçildiği umurumda bile değil. Çünkü biliyorum ki, bir şekilde yine futbol baronlarının dümen suyuyla akacak ve İstanbul takımlarının hegemonyasına girecek.
Ve bu cümleleri kurarken, gerçekten de tam tersi bir tabloyla karşılaşmış olmayı çok istiyorum.
Keşke gün gelse ve ben bu cümleleri kurduğum için özür dilemek zorunda kalsam. Ama kalmayacağımı çok iyi biliyorum. Çünkü TFF’de Anadolu takımlarına karşı verilen mücadele neredeyse bir gelenek halini aldı. Herkesin ettiği yanına kâr kaldı ama mağdur olanların hiç birisine dönüp bakılmadı.
İşte bu yüzden bu gün Süper Lig’den bahsederken herkes İstanbul ligi diye bir tanım yapıyor. Bu noktaya birden bire mi gelindi sanki! Bilerek ve isteyerek gelindi. Erzurumspor’un karşı karşıya kaldığı haksızlıkları uç uca eklesek, emin olun buradan İstanbul’a yol olur be!
Hakkımızı aradık da ne oldu?
Sesimizi duyan mı oldu, halimizi soran mı oldu?
Kimse kusura bakmasın Erzurumspor’un halini ne soran oldu, ne yanında duran oldu. TFF öyle bir tavır almıştı ki bu takıma, göz göre göre hakkımızı defalarca yiyen hakemlere karşı bile sus pus oldu.
O yüzden TFF’nin yeni yönetiminden de pek umudum yok benim. Gelen gideni aratır diye söylenen bir söz var ya, umarım önceki yönetim ya da yönetimleri aramak zorunda kalmayız.
Uzun sözün özü: bize gölge etmesinler, başka da ihsan istemiyoruz yeni yönetimden.
Ve adettendir, biz bize yakışanı yapıyor ve yine de TFF’nin yeni yönetimine “hayırlı olsun” diyoruz.