Basın yayın organlarından takip ettiğimiz kadarıyla görüyoruz ki; Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketini bile fırsata çevirmeye çalışanlar olmuş…
Örneğin, Mersin’e yönelen depremzedeler karşılarında öyle astronomik kiralarla karşılaşmışlar ki; dudakları uçuklamış resmen…
İhtiyaç duyulan çeşitli ürünler ve malzemelerin fiyatları uçuşa geçmiş!
Deprem bölgesinden gelenler anlatıyor; bir tavuk durum 50-60 lira olmuş!
Yani insanın aklı almıyor bu fırsatçılığı…
Bu ve bunun gibi daha çok örnekler var...
Bir başkasını dile getirmek gerekirse; deprem bölgesine giderken kimi yol üstü tesislerde yemek fiyatları ikiye, üçe katlanmış!
Kimi tesislerde ise, depremzedelere ücretsiz çorba ikram ediliyor…
Farkı görüyor musunuz?
Bir yanda insafsızlık, diğer yanda insanlık…
Şöyle düşünün!
Bir deprem oluyor, ev sahibi ile kiracı aynı çadırda kalıyor…
Bir deprem oluyor, patronla çalışanı aynı ateşin başında ısınıyor, aynı çorbaya kaşık sallıyor…
Bunların hepsi bir ibret vesikası değil midir?
Dünyanın yalan, dünya malının gelip geçici olduğunun kanıtı değil midir?
Hal böyle iken bu iştah nedir, bu doymak bilmezlik nedir, bu hırs, bu dünya malı sevdası nedir?
Yani bir tavuk dürümden ekstradan kazanılacak 20-30 liranın çapı nedir, evsafı nedir?
Olunca zengin mi eder, olmayınca yoksul mu eder?
Bu yüzden diyoruz ki;
İnsaf!
El insaf diyoruz…
Ve insaf imanın yarısıdır diyoruz…