Bir yaz günü Erzurum’un yaylalarından birine çıktığınızı düşünün. Orada bir nahıra denk geldiğinizi varsayın. Çobanı selamlarken hayvanların bazılarının kendi aralarında konuştuklarını fark edin. Konuşmaya dikkatinizi verin. Dünyadaki tüm sığır soyunu yok edebilecek güçte ve kullanıma hazır bazı gizli silahlarının olduğunu duyun. Olmaz değil mi?
Rusya – Ukrayna savaşının başlamasından bu yana zaman zaman liderler tarafından açık bir şekilde dile getirilen bir cümle var: Kitle imha silahı kullanabiliriz!
Almanya kökenli, pazar ve tüketici verilerinde uzman “Statista” isimli şirketin sayımlamalarına göre, Rusya’nın 6255, ABD’nin 5550, Çin’in 350, Fransa’nın 290, İngiltere’nin 255, İsrail’in 90, Pakistan’ın 165, Hindistan’ın 156, Kuzey Kore’nin 40 adet nükleer silah başlığı bulunuyor. Yani toplamı 13 binden fazla… Nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılması için çabalayan ve 2017 yılında Nobel Barış Ödülü alan ICAN adlı sivil toplum kuruluşu da bu sayıları teyit ediyor. Yani “dünyadaki tüm insanlığı rahatlıkla yok etmeye yeterli olacak silah gücünün dünya üzerinde var olduğunu” doğruluyor. Daha açığı tüm insanlığı yok etmeye yeter silahın, örneğin uzaylılar tarafından değil, yine “insanlar” tarafından üretildiğini ve “insanlar” tarafından kullanıma hazır olduğunu…
Benim aklımın aldığı bir durum değil. Dünya üzerinde insan dışındaki hiçbir canlının “aklı” olmadığı kendi soyunu yok edebilmek için emek harcadığını ben duymadım.
İşin daha vahimi ve biraz da komiği ise şu: İnsanlar bu silahları kullanma yetkisini ise demokratik temsil gereği belirli gruplara devretmiş durumdalar. Yani kullanım lüksü belli bir zümrenin elinde… Kabaca milyarlarca insanın tüm yaşam hakkı bu zümrenin inisiyatifine bırakılmış durumda. Yani memleketinizde kendi halinizde yaşarken, bir iş ile meşgulken, güzel bir aileniz varken, çoluk çocuğunuza güzel bir gelecek inşa etmek için çabalarken sizin fikriniz hiç sorulmadan, bu zümrenin kararı ile birkaç saniye içinde topyekun halde ölüyorsunuz.
Bu durum şu an hepimize uzak bir ihtimal gibi geliyor olabilir. Peki ya değilse? İnsanların bu tehlike karşısında bu kadar sessiz kalması beni inanılmaz derecede şaşırtıyor. Örneğin birkaç gün önce Rusya devlet kanalında yayınlanan bir programda Rodina Partisi’nin Başkanı Aleksey Zhuravlyov açık açık
"Kaliningrad’dan nükleer füze atılması halinde 106 saniyede Berlin, 200 saniyede Paris, 202 saniyede Londra'yı yok ederiz" tehdidinde bulundu. Bu açıklama görsel ve yazılı medyada sıradan bir haber olarak yer aldı ve kayboldu. Bu süreçte bunun gibi açıklamalar defalarca yapıldı ve onlar da kimsenin yeterince ilgisini çekmedi.
Bu farkındalık dilerim bir an önce tüm dünyada ivedilikle oluşur. Zira aksi durumu telafi edebilecek canlı kalmayabilir dünya üzerinde.