Modern çağ…

-Abartmayın! Diyenler de oldu…
-Haklısınız, durum çok vahim, diyenler de… 
Mesele dünkü yazımız… 
Özetle ne demiştik?
Ülkemizdeki sosyal, kültürel ve ahlaki değerlerin yozlaştırılmasına, aile kurumunun yıpratılmasına ve içinin boşaltılarak etkisiz bir elemana dönüştürülmesi yönünde operasyonlar var… 
Haksız mıydık?
Kesinlikle değildik… 
Ve fakat buna rağmen bizi komplo teorisyeni olarak gören ya da ne bilelim çok evhamlı bulan dostlarımız oldu… 
Gerekçeleri ise şu: 
Modern çağ bunu gerektiriyormuş!!!
Bak, bak, bak! 
Yüzlerine de konuştuğumuz için satırlara döküyor olmakta hiçbir beis görmüyoruz… 
Şimdi!
Modern çağ, her türlü ahlaksızlığı meşru kılıyor, öyle mi? 
Modern çağ, sosyal ve kültürel değerlerimize sırt dönmemizi gerektiriyor, öyle mi? 
Modern çağ, milli ve manevi değerlerle örülü zenginliklerimizi ayak altına almamızı elzem kılıyor, öyle mi? 
Eğer öyleyse başınızda paralansın sizin modern çağınız! 
Boyunuz devrilsin, altında da siz kalın o pek meraklısı olduğunuz modern çağla birlikte…
Bakınız, ne diyor Hüseyin Nihal Atsız: 
-Devletleri çökertmenin klâsik yolu ordu yürüterek onu yenmektir. Bunda başarı sağlanamıyorsa o zaman içerden çökertme usulüne başvurulur…
Çok açık değil mi? 
İşte bahsini ettiğimiz usullerden birisi de budur ve o da ahlakı yozlaştırmaktır… Ahlakın olmadığı bir beden kansızdır, cansızdır, hissizdir… 
Ahlakın olmadığı bir zihin boştur, taştır, taştan ibarettir… 
Ahlakın olmadığı bir dil zehirdir… 
Sayalım mı daha? 
Hiç gerek yok… 
Zaman zaman olduğu gibi, biz uyarımızı bir kez daha yapalım ve sosyal medyanın aslında pimi çekilmiş bir bomba olduğunu tekrar hatırlatalım! 
Modern çağın gereği olarak değil tabii ki… 
Hakikatleri gören ve bizimle aynı düşünen canlı ve kanlı bedenlere sahip olanlar olarak…