Altılı masanın altının dolu, üstünün de boş olduğunu her fırsatta görüyoruz, görmeye de devam ediyoruz. Aralarında öyle büyük bir çekişme var ki, yani bu masanın seçimlere kadar ayakta durması çok ama çok zor görünüyor.
Meral Akşener, CHP’den sonra TBMM’de en çok sandalyesi bulunan İP’in Genel Başkanı, dolayısıyla bu durum ona göre önemli bir koz.
Bu yüzden CHP’ye bunu sık sık üstü açık ya da kapalı olarak göstermeye çalışıyor, ima ediyor. Öyle ki, CHP yerine ana muhalefet partisi olma gibi bir hayali bile var Akşener’in.
Tabi hayal kurmak serbest; netice itibariyle hayaller de var, hayatlar da… Düşünün ki, “15 Temmuz’da Başbakan olacağım” diyen kişi de, yine Meral Akşener’in ta kendisiydi…
Her neyse…
Yine iddia odur ki, Ankara Pursaklar’da esnaf ziyaretinde bulunan Meral Akşener, bir esnafın; “Mansur Yavaş’ı aday gösteri!” şeklindeki talebine, “Benim gönlümden geçen de o” özetinde bir yanıtla karşılık vermiş…
Peki, Kılıçdaroğlu ne alemde?
“Ben adayım” demedi ama onlarca kez bunu demeye getirdi…
Kabul görür mü?
Bize sorarsanız görmez, sonuçta Kılıçdaroğlu’nun girdiği ve her seferinde kaybettiği seçimlerin sayısını sorsanız kendisi bile bilmiyordur belki de…
Ahmet Davutoğlu ister mi, ister…
Ama masadaki hiç kimse onun ismi üzerinde ittifak etmez; tıpkı Ali Babacan ve Temel Karamollaoğlu ismi üzerinde ittifak etmeyecekleri gibi…
Ne kaldı geriye?
Dışarıdan bir isim…
Abdullah Gül mesela?
Kabul görür mü, görmez…
Ve tabi bu isimlerin masada kabul görmesi yetmeyecek, kamuoyunda da bir karşılığının olması gerekecek ki, bir anlamı olsun…
Hülasa;
Altılı masadan kim çıkarsa çıksın ve hangi isim üzerinde ittifak edilirse edilsin; Erdoğan karşısında kesinlikle bir şansı olmayacak…
Neden mi bunu diyoruz?
Altılı masanın tarafı olan kitle bile bu masaya güven vermiyor da, ondan…
Öyle ya!
Dibine bile ışık vermeyen bir mumdan kim, ne bekleyebilir ki!