Nerede o eski günler?

Meslek büyüklerimden zaman zaman dinlerim; eskiden siyaset nasılmış, Erzurum’da il başkanları kimlermiş, neler yaparlarmış vs. Şimdinin il başkanlarıyla o yılların il başkanlarına bakıyorum da, kesinlikle kıyas götürmeyecek derecede bir fark var. Şimdiki il başkanlarının ne siyasetten anladıkları var, ne muhalefetten anladıkları var. Ne söyledikleri itibar görüyor, ne hal ve ne de hareketleri. Tecrübe deseniz yok, yaş deseniz yok, görüp geçirmişlik deseniz, o da yok. Ne ağızlarının ayarı var, ne dillerinin kemiği var. Muhalefet etmeye çalışırken, ayarı kaçırıp küfür ve hakaret eden il başkanları bile var maalesef Erzurum’da.

Bir de şunu anlatır meslek büyüklerim; Erzurum’da eskiden hangi partili olursa olsun, vatandaş il başkanlarının tamamını tanırmış, bilirmiş, itibar edermiş. Ben bugüne bakıyorum, değil tüm il başkanlarını tanımak, vatandaş peşinden koştuğu partisinin il başkanını bile tanımıyor. Yani siyasetten umut bu kadar kesilmiş, vatandaşın siyasete olan ilgisi bu kadar azalmış.

Bazen diyorum ki, keşke mesleği o yıllarda icra ediyor olsaymışım, keşke o yılların yazanı ve çizeni, şehir adına mücadele edeni olsaymışım. Ama neylersiniz ki, olmuyor işte. Ben de mecburen büyüklerimin anlattıklarıyla yetiniyor, günümüze bakış atarken o yıllardaki tabloyu gözümün önüne getiriyorum.

Hani bazen hepimiz diyoruz ya, “nerde o eski günler” diye. Aslında değişen günler falan değil, değişen bizleriz. İnsanlar olarak biz bozuldukça, kirlendikçe, günler de bozuluyor, aylar da bozuluyor, takvimler de bozuluyor. O günleri yeniden yaşama imkanımız olur mu bilmem ama kendimizi düzeltme ve hizaya çekme fırsatımız halen daha var. Yeter ki, doğru bakmasını, doğru görmesini, doğru yazmasını, doğru yaşamasını, doğru konuşmasını ve doğru susmasını bilelim.

Siz ne dersiniz, haksız mıyım?