İnternet teknolojisinin son yıllarda yüksek bir ivme ile gelişmesi ile birlikte, özellikle internetten önceki dönemi yaşamayan genç neslin davranışlarında ciddi farklılıkların oluştuğuna şahit oluyoruz. Ülkemiz özelinde konuşacak olursak genç neslimizin hayata bakışlarının eskiye nazaran daha yüzeysel ve son derece değişken olduğunu fark etmek zor değil. Doğru bilgiye ulaşmanın zahmetinin olmaması, internet aracılığı ile hedef bilginin yanlış da olsa anında önümüze gelmesi “Z Kuşağı” dediğimiz neslin hazırcı bir topluluğa dönüşmesine vesile oluyor. Hele bilginin kaynağı kötü niyetli kişiler ise bu dönüşümü daha da hızlandırıyor. Şu anda da kaygı verici bir hal almış durumda.
Ben yaşamadım fakat büyüklerimden dinlediklerim ve okuduklarıma göre 12 Eylül’e kadar geçen süreç yer yer kanlı olsa dahi her iki taraf fikirlerini sağlam temeller üzerine inşa edebilmişlerdir. Birbirlerinin argümanlarını çürütebilmek için kapsamlı araştırmalar, çalışmalar yapmışlar, kendi aralarında dahi müthiş fikir ayrılıkları yaşamışlardır. Velhasıl karşı tarafla savaşmak için en büyük silahı kendilerini fikri manada geliştirmek olarak görmüşlerdir.
Şimdiye bakalım. Pegasus çalışanlarının durumu hepimizin malumu oldu. Hukuki olarak eylemlerinin karşılığı ayrıca tartışılabilir. Fakat burada daha da dikkat çeken durum karşı görüşe karşı olan tutumlarının basitliği. Muhtemeldir kendilerini ülkenin sağ kesiminin karşısında görmekteler ve fikirlerine de son derece karşılar. Bir görüşü benimsememek en doğal haklarıdır. Kimsenin itirazı yok. Karşı her türlü argümanı geliştirebilirler; saygı çerçevesinde olmak kaydı ile. Hadi saygı kısmını da yok sayalım. Ama şunu kabul edelim: Bir toplumun değerlerinin, görüşlerinin karşısına koyabileceğiniz çok daha anlamlı, ciddi bir şeyleriniz olmalı.
Bu çalışanların davranışlarını “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendiren aynı kesimden söz sahibi sayılan ve eski nesli görmüş, o dönemleri yaşamış çok insan oldu. Onların durumu daha da vahim. Dedim ya saygı kısmını tamamen geçtim. Hadi zorlayalım ve ifade özgürlüğü de diyelim fakat “Biz karşı tarafla ölümüne çatışmış olsak dahi bu kadar basit eylemleri kendimize yakıştırmadık” diye asıl onların karşılarına geçmeleri gerekmez mi? “Biz asla bu değiliz” diye en başta kendilerinin isyan etmeleri gerekmez mi?
Aslında içten içe kendileri de çok utanıyorlar. Fakat yukarıda bahsettiğim bu kuşağın kendilerine sırt çevirmelerinden korkuyorlar. Aman bize oy versinler diye “Z Kuşağı inanılmaz zeki!”, “Çok eğlenceliler” deyip işin içinden çıkmak olmaz. Fikirlerinize sadık iseniz bunun karşısında durmak zorundasınız. Kalkıp dosdoğru “Bu yapılan doğru değil, bizde böyle bir şey olmaz!” diye bağırabilmelisiniz. Bunu yapmıyorsanız siz genç nesil için de, ülkenin geleceği için de kaygılanmıyorsunuz demektir.