Evet, hani Erzurum’da kış bitmişti?
Hani Erzurum’a bundan sonra kar yağmazdı?
Şöyle el kaldırsınlar da bir görelim hele iç kazağını çıkartanları!
Yahut kış bitti diye potoru pijamayı terk edenleri şöyle bir piste doğru alalım!
Gülersiniz elbet…
Biz de gülmüştük çünkü ama kendi halimize!
Daha geçtiğimiz günlerde kışlık ayakkabılarımızı çıkartıp eve bırakmış, nasılsa Erzurum’a bahar geldi diyerek acemiliğin hem de en büyüğünü yapmıştık.
Ne oldu sonra?
Ne olacak, kar sularını da, şifayı da ayaktan kaptık tabi.
Bilenler bilir…
Aslında herkes bilir de, nedense yine de bir beklenti içerisine girilir…
“Erzurum’a yaz geldi” diye.
Erzurum’a yaz gelmez anam babam!
Bu memleketin yazla falan işi de olmaz!
Siz hiç Temmuz ayında balkonda ya da park ve bahçede battaniyeyle oturulan bir başka şehir daha gösterebilir misiniz?
Gösteremezsiniz, çünkü yok!
Ege’de, Akdeniz’de, Şubat ya da Mart’ta kapıda oturur sırtınızı ısıtırsınız, ancak Erzurum’da Ağustos ayında bile sırtınızı ısıtmaya imkân bulamazsınız.
Belki diyeceksiniz ki, “Allah’ın işi, onun takdiri!” diye.
Elbette O’nun takdiri…
Ama biz kullarına verdiği akıl da yine onun nimeti, öyle değil mi?
Akıl neyi emreder?
Hak aramayı, sahip çıkmayı ve istemeyi emreder.
Şimdi!
Nisan ayında bile karın yağdığı ve Temmuz ayında bile insanların üşüdüğü bir şehirde yaşamanın zorluklarını anlatacak akıl yahut akıllar yoksa bu memlekette, potoru çıkartsak ne yazar, çıkartmasak ne yazar!