Haftalardır günlerdir seçim konuştuğumuza ve yarın da sandık başına gideceğimize göre, artık dananın kuyruğunun koptuğu yerdeyiz de diyebiliriz.
Bu yüzden yazı konumu bugün seçim ya da siyaset olarak seçmiyorum, bugün Ramazan ayını ve orucu konuşalım biraz da.
Ramazan ayı, oruç, sahur, bereket, maneviyat ne güzel şeyler değil mi? Ama niyeyse bu güzellikleri hayatımıza sadece bu ay içerisinde konuk ediyoruz.
Kimimiz namaza başlıyoruz, hatim okumaya başlıyoruz, ama ne zamanki Ramazan ayı bitiyor, tüm güzellikler de birlikte gidiyor.
İşte asıl önemli olan mesele, Ramazan ayında buluştuğumuz güzellikleri Ramazan ayı sonrasında da sürdürebilmek.
Namaza mı başladık, devam edelim. Kuran okumaya mı başladık, ona da devam edelim. İnsanlarla yardımlaşmayı, dayanışmayı Ramazan ayından sonra da sürdürelim.
Akrabalarımızı, yakınlarımızı, çevremizdekileri ve komşularımızı iftara davet ettiğimiz gibi, Ramazan ayı sonrasında da bu ilişkilerimizi ve iletişimimizi sürdürelim.
Komşularımızla, akrabalarımızla ve yakınlarımızla yine iç içe olalım, el ele, gönül gönle kalalım.
Yani öyle bir 11 ay yaşayalım ki, bir sonraki Ramazan ayı geldiğinde bu güzellikleri oruçla taçlandıralım. Çünkü güzelliklerde buluşmadıktan sonra oruç tutmanın ya da diğer bir ifadeyle saatlerce aç kalmanın hiçbir anlamı yok ki!
O halde diyelim ki, Allah hepimizi ve birbirimizi güzelliklerde buluştursun.