Şunların şımarıklıkları ve vatandaşla üst perdeden konuşmalarını görünce, yemin ediyorum düştükleri duruma daha çok seviniyorum.
İBB’nin meşhur İmamoğlu’su; Tuzla’da konuşma yaparken, kendisini dinleyen bir bayan, “başkanım, bir şey diyebilir miyim?” şeklidne bir soru sordu diye, demediğini bırakmadı. “Ablacığım” diyor, “Senin gibi 10 kişi bir şey diyebilir miyim dese ve ben 10 kişiyle konuşsam konuşma yapabilir miyim? Olmaz, olmaz, olmaz!”
Şimdi bir belediye başkanı vatandaşı dinlemeyecekse eğer, niye belediye başkanı olur ki? 10 kişi değil, kaç kişi olursa olsun, belediye başkanı vatandaşı dinlemek zorunda, sorununu çözmek zorunda.
Ne demek ben her on kişiyi dinlesem konuşmaya fırsat bulamam demek. Ama işte Ekrem İmamoğlu olunca, bunlar olabilir şeyler.
Çünkü adam kendisini ulaşılmaz biri zannediyor. İBB Başkanı olmak, artık onda nasıl bir tesir uyandırmışsa, vatandaşla muhatap olmaya vakit kaybı ya da ekstra meşguliyet gözüyle bakıyor. Diyor ki, herkesle konuşursam ben burada konuşma yapamam.
Tamam da güzel kardeşim, yaptığın konuşmanın içeriği ne? Belediye hizmetleri, öyle değil mi? Belediye kime hizmet eder? Vatandaşa hizmet eder? Seninle konuşmak isteyen kim? Vatandaş… Eee, ne demek konuşamam o zaman! Gören de yaptığı konuşmayla dünyayı kurtarıyor zanneder. İstanbul’u getirdiği nokta zaten ortada, gelmiş-geçmiş en kötü İBB başkanı kendisi. Buna rağmen burnundan bir de kıl aldırmıyor ya, adam. Helal olsun. Ama az kaldı, şunun şurasında 31 Mart’a hepi topu 15 gün kaldı.