Yani ben bu CHP kadar, Erzurum tabiriyle “ölü yiyen” bir parti görmedim. Hani bulduğu her fırsatı değerlendiren ve her gelişmeyi fırsat olarak gören tipler vardır ya, CHP de öyle işte.
Şimdi tutturdukları türkü ise, sağlıkta şiddet. Bunun için TBMM’yi 1 Ağustos’ta olağanüstü toplantıya çağırdılar.
Sağlıkta şiddet desteklenemez elbette, bu şiddeti uygulayanlar da savunulamaz! Ama meseleyi sürekli kaşımak, insanları tahrik etmek ve en önemlisi de sağlık çalışanlarını hedef göstermekten başka hiçbir işe yaramaz.
İnsanlar türlü türlü, sıradan bir vatandaşın izansızı da var, okumuş, mürekkep yalamış yutmuş ama ne yazık ki izansızlıkta nirvana yapan sağlık çalışanları da var. İşte bu tarz söylemler, her iki kesimi de harekete geçiriyor. Sonra başlıyor hadiseler ve sağlıkta şiddet sorunu üzerinden insanlar ayrıştırılıyor, kamplaştırılıyor ve bireyler karşı karşıya getiriliyor. Biri çıkıp sağlık çalışanlarına tabanca diyor, öbürü çıkıp sağlık çalışanları bunu hak ediyor, diyor.
Yani olacak iş midir bu? Bunun formülü bu mudur? Öncelikle sağlıkta şiddeti meydana getiren faktörler neler, neden böyle sorunlar yaşanıyor, önce onu bir araştırmak lazım. Hoş doktorluk yeni icat olmadı, hastalarla da doktorlar yeni tanışmadı. Hastaneler de, doktorlar da senelerdir var ve bu zamana kadar şiddet yoktu da, neden şimdi bu işler ayyuka çıktı, ona bakmak lazım. Sorunun temeline inildi mi ve sorun tespit edildi mi? İşte ondan sonra çözüm yoluna bakmak lazım. Ama bizim muhalefet ne yapıyor, bunun üzerinden siyasi rant sağlamaya çalışıyor. Bunun adı düpedüz samimiyetsizliktir. Öyle olmasa her iki taraf açısından çözüm olabilecek adımlar atılırdı, ama CHP’ye bakınca bunların böyle bir kaygılarının olmadığı çcok açık görülüyor. Bunların tek derdi ve arzusu, sorunlar hiç çözülmesin ve hatta çözülemez bir boyuta ulaşsın ki, onlar da işin kaymağını yesin! Yazık! Muhalefetin geldiği durum tam da budur işte.