SANAT VE SİYASET 

Türkiye’de son zamanlarda deyim yerindeyse moda haline geldi; oyuncu ya da sanatçı olup da, siyasete burun sokmayan neredeyse hiç yok! 

Arkalarındaki kitleye ve bir takım çevrelere şirin görünmek adına sanatını değil de, iyi niyetten uzak bir biçimde muhalefet yapanların sayısı ne yazık ki artmaya başladı. 

Yani düşünün ki, Recep İvedik karakteriyle tanınan Şahan Gökbakar bile aktivist haline geldi. 

Tamam, olabilir. 

Herkes görüşünü paylaşır, düşüncesini dile getirir, ifade özgürlüğünü kullanabilir, buna itirazımız yok. Ancak bunu iyi niyetten uzakta yapınca, insanın aklına da bin bir türlü şey geliyor. 

Acaba bunlar kimin düdüğünü çalıyor, diyorsunuz.

Acaba bunlar kimin değirmenine su taşıyor, diyorsunuz.

Acaba bunlar kime hoş görünme kaygısı güdüyor, diyorsunuz. 

Çünkü ifade özgürlüğünü o kadar çok abartıyorlar ki, iş düşünceleri ifade etmekten çıkıp, başka bir şekle bürünüyor. 

Bu söylediğim Şahan için geçerli olur mu bilmiyorum, ancak bu ülkede tas itip çarşı karışacak olsa var ya; en çok da bu tarz sözde sanatçılar sevinir galiba. 

Erzurum tabiriyle:

“Dünya yansa bir horum otu yanmaz!” dedikleri de, işte tam da böyle bir durumu anlatırdı herhalde. 

Haksız mıyım ama? 

Para derdi yok!

Nasılsa geçim derdi de yok!

Üstüne üstlük icra edeceğim bir sanatım ve kendimi pazarlayacağım bir mecram da yok… 

Canım sıkılacağına oturup her halta burnumu sokayım, olup bitsin bari! 

Sahi!

Ne olurdu sanki bu tipleri sanatlarıyla konuşuyor olsaydık!

Ama yok işte…