SANAYİ MAHALLESİ 13

Karamanların ekmek fabrikası birçok ailenin, gencin ekmek kapısı olmuştur. Hayatı kuşatan yoksulluk içerisinde işin aşın olduğu yerler insanların yüzünün güldüğü, birbirleriyle daha sağlıklı sosyal ilişkiye girdiği mekânlardır. Karamanların ekmek fabrikasının unutulmaz çalışanları, emektarları vardı elbette. Bunlardan biri, yürüyüşü, mimikleri ve tavırlarıyla o dönemin meşhur western filmlerinin, vahşi Batı’nın kovboylarını taklit eden veya hatırlatan Mustafa Alan’dı ki bu nedenle kendisine mahalleli “Kovboy Mustafa” derdi. Kovboy Mustafa’nın da, kardeşi Hanifi Alan’ın da “Karaman Kardeşler Ekmek Fabrikası”na emekleri çok olmuştur.

Meselâ ekmek fabrikasının “Halıt Dede” (Halk, Halit adını Halıt olarak söyler) namıyla çalışanı, Karamanların fabrikadan emekli olmuştur. Halıt Dede ekmek fabrikasına başladığı günden emekli olana kadar tek iş yapmıştır: “pasacılık”. Pasacılık ekmek hamurlarını ahşap teknede ocakçıya taşımak. Fırıncılıkta işe ilk başlayan kişi normalde pasacılıkla başlar birkaç ay sonra ocağa geçer ve zaman ilerledikçe fırının her işinde ustalaşır.

Karaman Kardeşler Ekmek Fabrikası 1973-1986 tarihleri arasında faal olmuştur. Sanayi’nin tek kadayıfçı ustası Zafer Kavaz da ekmek fabrikasının tam karşısında Karamanların başka dükkânında kadayıf dökmüştür. Zafer Usta’dan önce ve sonra Sanayi Mahallesi’nde kadayıf döken olmamıştır.

Karamanların oğullarından Fizik profesörü İbrahim Karaman Hoca aynı zamanda profesyonel liglerde on iki yıldır TFF’nin temsilcisi olarak görev yapmaktadır. TFF temsilcisi maçların raporlarını yazar TFF’ye verir. Kendisi de Çağlayanspor’da, Sanayispor’da top koşturmuş olan İbrahim hoca saçı sakalının karışıklığıyla ve kıvrak oyunuyla dönemin Galatasaraylı milli futbolcusu Uğur Tütüneker’e benzetilmiştir hep. Karamanların diğer oğulları Doktor Mehmet Karaman ile 1996’da tıp fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi olan, bugünün radyoloji profesörü Adem Karaman 90’lı yılların ortalarında on gün boyunca Sanayi Mahallesi’nde ev ev dolaşarak mahallelinin çocuklarını anestezi ile sünnet etmişler ve hiçbir ücret almamışlardır.

Sanayi Mahallesi’nde Karamanlar fırınından başka yine İspirli olan Ethem Gözüm’ün sahibi olduğu ve Şehitler Mahallesi’nin ve tren hattının altında  “Gözümoğlu Ekmek Fabrikası” vardı. Bir de Endüstri Caddesi’nin “Yol Ayrımı Durağı”ndan az aşağı, içeri girdiğinizde “Aydın Fırını”na rastlardınız, sahibi Ahmet Aydın’dı ve oğlu Kadir bizim akranımız ve arkadaşımızdı. Kadir’in kardeşi Bedir, Dumlu yolunda elim bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Fırınların her biri bu yeni kurulan mahallenin en önemli istihdam sağlayan iş yerleriydi. Fırıncı Kadir, Foto Ümit, Tornacı Naci, Uzman Çavuş Habil ve çıraklardan oluşan arkadaş ekibimizle sık sık şehir dışına, pikniğe giderdik. Kadir oldukça mütevazı, çok çalışkan ve mütebessim biriydi. Allah tüm arkadaşlarıma selametlik versin.

Sanayi Mahallesi’nde en son “Karadeniz Ekmek Fabrikası” açıldı, Endüstri Caddesi’nde Yeni Durak ile Yol Ayrımı Durağı arasında… Mülkiyeti Yusufelili Rasim Burucu’ya (Şehrin kanaat önderlerinden Cafer Burucu’nun babası) ait iki katlı yapının alt katında açılmıştı. Rasim amcagil burayı önce kiraya verdiler, sonra kısa bir müddet kendileri işletti, ardından tekrar kiraya verdiler, sonunda da Selami Çelik’e (Salak Selo) sattılar.

Yeni inşa edilen mahallenin töresini kim/ler belirler. Bunu hep düşünmüşümdür. Muhtar mı, caminin etrafında toplanan ihtiyarlar mı, imam mı, öğretmen mi, bakkal mı, esnaf teşkilatlanmaları mı yoksa cemiyet kıymetindeki kişiler mi? Kendisini cemiyete vakfetmiş fedakârlar mı? Belki parça parça hepsi; ama Sanayi Mahallesi’nin sosyal ilişkilerini, sosyo-politik karakterini, töresini, geleneğini, kültürünü ve toplumsal anlayışını ağırlıklı olarak cemiyet kıymetindeki kişilerin çabaları, hemşehri dayanışması ve kültürü (Yusufelililer, Oltulular, Narmanlılar, İspirliler, Hasankaleliler, Tortumlular…) belirlemiştir diyebilirim. Sanayi Mahallesi konumu gereği Erzurum’un daha çok kuzey ilçelerinin kaynaştığı mahalle olarak oluşmuştur. Tekman, Hınıs gibi güney ilçelerden gelenler daha ziyade Yukarı Sanayi Mahallesi ve kömür tevzi civarına yerleşmişlerdir.

Mahallenin sosyo-kültürel yapısının oluşumu yukarıda saydığımız aktörlerin 1970’lerde Sanayi Ülkü Ocakları’nı ve 1980’lerde Milli Gençlik Vakfı’nı kurmasıyla kurumsallaşmıştır. Ülkü Ocakları mahallenin ilim, irfan, eğitim ve kültür merkezi olmuş, şehre ve ülkeye çok sayıda nitelikli, serdengeçti, münevver insan yetiştirmiştir. Ülkü Ocakları’nı 1975’te o sıralar lise öğrencisi olan Erol Bedir ile Cafer Burucu birlikte, Erol Bedirlerin evinin altındaki 20 metrekarelik bir odada çay ocağı şeklinde açmışlardır.

1970’lerde mahallenin iyi futbolcularından olan Erol Bedir, sağ-sol çatışmaları yüzünden okullardan sıkça uzaklaştırılmış, 12 Eylül İhtilali’nden sonra hapis yatmıştır. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1985’te sağlık ocağına hekim olarak atandığı ilk görev yeri olan Kayseri’de yaşamını sürdürmekte ve şimdilerde sahibi olduğu Özel Dünyam Hastanesi’nin ve Özel System Hospital’ın başhekimliğini ve yönetim kurulu başkanlığını yapmaktadır. Dr. Erol Bedir Kayseri Erciyesspor’un ve Kayserispor’un başkanlıklarını da yapmıştır.

 

Cafer Burucu ağabeyimizin babası Rasim Burucu 1971’de Endüstri Caddesi üzerinde arsa alıp iki katlı ev yapmasıyla Yeğenağa Mahallesi’nden Sanayi Mahallesi’ne göç etmişlerdir. O vakitler Sanayi’de Mahmut Yıldız’ın evi dışında tüm evler tek katlıdır. Burucuların ev Sanayi Mahallesi’nin iki katlı gördüğü ikinci evdir. Cadde üzerinde olması hasebiyle evlerin altı dükkândır.

AK Parti hükümetlerinde Sağlık Bakanlığı yapan şehrimizin milletvekillerinden Prof.Dr. Recep Akdağ ile ilkokuldan beri tanışan Cafer ağabeyimiz ortaokuldayken Mumcu Caddesi’ndeki MTTB’ye takıldıklarını, ilk fikrî yapılanmasının MTTB’de belirginleştiğini söylemişti.  (Prof.Dr. Recep Akdağ ilkokuldayken babası Yahya Akdağ da 1973’te MSP milletvekili adayıymış. 1974’te Yahya Akdağ MSP’den Erzurum milletvekili olmuştur.) Yine başka bir sohbetimizde Sanayi Mahallesi’nde iki kişiyi hiç unutmadığını söylemişti: Ersin Özarslan ve Trabzonlu bir ailenin çocuğu olup o sıralar tıpta okuyan Dr. Yunus Çolakoğlu. Ortaokul ve lise yıllarında Sanayi’de sabahlara kadar kitap okuyup fikir teatisinde bulunduğu bu iki isim de ülkemizin önemli bilim adamları oldu.  Ersin Özarslan Gazi Üniversitesi’nde kardeşi Metin Özarslan da Hacettepe Üniversitesinde edebiyat profesörü olarak görev yapmaktadırlar.

 

İyi bir Ülkücü olup çok kitap okuyan ve Cafer ağabeyiye kitabı sevdiren Ersin Özarslan askerden sonra gece ortaokulunda okuyor, dergilere yazı ve makaleler yazıyormuş. O sıralar Ersin Hoca Gürcükapı’da bir lokantada bulaşıkçı olarak çalışıyormuş ve hem bulaşık yıkayıp hem kitap okurmuş. Okulları dışarıdan bitirip profesör olan çok özel bir isim Ersin Hoca. Üniversiteyi okuduğu yıllarda Beşiktaş Ülkü Ocakları Başkanlığı da yapmış.

 

Ülkü Ocakları bir müddet sonra Sanayi Camisi’nin altına taşınmış. Ülkücü gençler gece yarılarına kadar kitap okuyup birbirlerinin eğitimiyle, dersleriyle ilgilenerek hem kendilerini hem arkadaşlarını vatana faydalı bireyler olarak yetiştirme gayretindeydiler.

 

Lise hayatı boyunca hep okul birincisi olan Cafer Burucu 1976’da Cumhuriyet Lisesi’nde lise ikinci sınıftayken Ülkü Ocakları’nın okul başkanı olmuş. O dönem lisenin müdürü bugün AÜ’de öğretim üyesi olan Prof.Dr. Ahmet Kırkkılıç’tır. Dönemin politik ve sağ-sol çatışma atmosferinde zaman zaman okulda çıkan olaylar, öğrencilerin boykota gitmesi nedeniyle Cafer ağabeyimizin Erzurum il sınırları içerisinde okumasının sakıncalı olduğu hükmüne varılarak okulla ilişiği kesilmiş ve Cafer ağabeyimiz Artvin Lisesi’ne kaydını almış ve nihayetinde Pasinler Lisesi’nden mezun olmuş. O vakitler üniversite sınavına girecek öğrencilerin tercihlerini Ülkü Ocakları yapmaktadır. Hangi üniversitede ve fakültede komünistler çoğunluktaysa oraya en güçlü öğrencileri göndererek oranın dengelerinin değişmesi amaçlanmıştır. Bu düşünceyle Cafer Burucu’ya da o dönem hem şehir hem fakülte olarak komünistlerin yoğun olduğu Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eczacılık Bölümü tercih ettirilmiş ve Burucu Eczacılık bölümünü rahatlıkla kazanmıştır. Eczacılık Fakültesi Ülkücüler lehine düşse iki mühendislik fakültesi kolaylıkla düşecek durumdadır. Anadolu Üniversitesi’nde ülkücü öğrenci sayısı çok çok azdır. Buna rağmen 13 Nisan 1978’de az sayıda ülkücü genç fakülteyi işgal edip bir hafta okulda kalmışlar, komünistlerin okulu basmasıyla iki arkadaşını şehit vermiş Cafer ağabeyimiz. Art arda yaşanan öğrenci olaylarından sonra 1979’da okulu bırakarak Erzurum’a dönmüş ve Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik bölümünde yüksek tahsilini yapmaya başlamış. 27 Mayıs 1980’de Gün Sazak’ın şehit edildiği gün üniversitelerde yine olaylar olmuş, Cafer ağabeyimizin de içinde bulunduğu öğrenciler yine gözaltına alınmış, yine sert sorguların ardından hapis cezalarına çarptırılmışlar.

 

1976-1980 tarihleri arasına Sanayi Mahallesi Ülkü Ocakları’ndan vatana çok insan kazandırılmasına vesile olan Cafer ağabeyimiz gençlik olayları ve Ülkü Ocakları Davası’ndan 1979’da ve 1980’de Karskapı Cezaevi’nde 40’ar gün, 12 Eylül İhtilali’nden sonra da 4 ay Mamak, 14 ay Malatya E Tipi Cezaevi’nde toplamda yaklaşık 2 sene hapis hayatı yaşamıştır. O dönemin okuyan , düşünen; vatanı, bayrağı, milleti dert edinen gençlerin ortak hikâyesinde olduğu gibi hücre, nezaret, kafes, kodes, koğuş hayatı Cafer ağabeyimiz için de bir medrese-i yusufiye hükmünde kalmıştır.

 

Ülkücülerin Reisi, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı şehit Muhsin Yazıcıoğlu’yla da sıkça görüşen Cafer ağabeyimiz ilkokul arkadaşı Prof.Dr. Recep Akdağ’ın Sağlık Bakanı olmasından sonra Bakan Beyin adeta sağ kolu olmuştur. Cafer ağabeyimiz halen, gıda sektöründe oğullarıyla beraber ticari hayatını sürdürmektedir.

 

Cafer ağabeyimiz gerek Ülkü Ocakları’nda gençlere verdiği Matematik dersleriyle, gerek düzenlediği toplantılar ve verdiği mücadelelerle mahalleli gençlerin zihinsel alt yapısının oluşmasında çok ciddi tesiri olan, mahalleden devlet ve millet hizmetine birçok isim kazandıran özel bir isimdir.