SANAYİ MAHALLESİ-15

Köyden şehre göç eden insanlar şehre intibak edene kadar kenar mahallelerde kendilerine benzeyen insanlarla omuz omuza, sırt sırta tutundukları hayatta hastalıklarla ve sağlık problemleriyle mücadelede hastanelerden, diplomalı hekimlerden ziyade yaşadıkları ev, kullandıkları eşyalar, konuştukları dil ve diğer yaşama alışkanlıkları itibariyle kendilerine benzeyen halk hekimlerini tercih etmişlerdir. Kendilerine yakın hissettikleri halk hekimlerine sağlık problemlerini rahatlıkla ifade edebilmenin huzuru da tedavilerinin bir parçası olmuştur. Psikolojinin hastalık tedavisindeki tesirini vurgulamaya gerek yok sanırım. Hatta eskiden baş ağrısında bir büyüğün parmaklarıyla başı tutup alın ve şakaklara hafif masaj uygulayıp “Fatiha” ve kendince başka dualar okuması bir şifa geleneğiydi ki başı ağrıyanları rahatlatırdı. Doğru insan, diğer insana psikoterapidir. Halkın gözünde doğru insan halk hekimiydi, hocalardı. Halk, doktora ancak dahiliye hastalıklarında -o da- son çare olarak başvururdu. Çaresiz kalmayınca doktora gitmemenin altında yaşama alışkanlığı kadar yoksulluğun da yattığını söylemeliyim.

 

Halk, hekimlere gitmekle beraber hastalıklarına Kur’an-ı Kerim’den şifa ayetleri okuyarak da tedavi arayışında olmuştur. Duçar olunan derde göre yazılan dua ayetlerinin kâğıttan, bezden, deriden muhafaza içine alınmış haline “muska” denir. Halkın “muskacı” dediği şifacılardan Sanayi Mahallesi’nde de vardı. Oltulu merhum Garani Hoca, Ovacıklı Salih Hoca ve Tekmanlı Hüseyin Hoca (ki lakabı Geggi’dir) bu konuda akla gelen ilk isimlerdir. Bir de “Cinci Aynur” ismi vardı ki ona da bedensel ve psikolojik rahatsızlıkların şifası için gidildiğini duyardım.

 

Burada bir parantez dedeme (babamın babasına) açmam gerekiyor: Hacı Seyfettin Ertaş. Babam Endüstri Caddesi’ndeki dükkânlarımızın arkasında dedeme iki oda bir salon ev yapmıştı ve dedem burada 10 yıl kadar yaşadıktan sonra 1990’da dünya ömrünü tamamladı. Bu süre zarfında dükkânda olduğum için bizzat hizmetinde bulunan torunu olarak dedemin nadir de olsa bazı rahatsızlıklar için kâğıda, suya vb şifa ayetleri okuyup yazdığını bilirdim. Hatırlarım, meselâ ayın ilk çarşambası dua okuduğu arpayı toprağa gömdüğünde kişinin elindeki siğiller dökülür, cildi temizlenirdi. Ciltteki halkın ifadesiyle “demire” temre/temriye hastalığında kalemle ciltteki lekelerin etrafını okuyarak çizerdi ve Allah’ın izniyle cilt şifayı bulurdu. İştahtan kesilmiş küçük ve büyükbaş hayvanlar için de dua yazardı veya okuduğu yumurtayı bu hayvanların alnında kırardı ve bu hayvanların iştahı açılırdı. Bizim dükkânın önündeki arabalardan birine koşulan ata bunu uygulamıştı ve atın iştahı açıldı, kendisini kısa sürede toparladı.

 

Tortum Abonesli Sınıkçı İdris her ne kadar 50 Yıl Caddesi’nin Kongre Caddesi’ne dönen kavşağında Aksuluların (Ahbusor) kahvehanesinde hasta kabul etse de aynı zamanda ERGAZ’da aşçı olarak çalışan oğlu Eyüp te Sanayi Mahallesi’nde Tüpçü Şeref’in dükkânının karşısında ortağı Tortumlu Hasan ile beraber işlettiği kahvehanede hasta kabul ederdi. Daha sonra bu kahvehaneyi Narmanlı (Ahalı/Beylerli) Nuri’ye devretti, ERGAZ’dan emekli oldu ve Bursa’ya yerleşti.

 

Yol ayrımı durağındaki taksicilerden Mevlüt ağabeyinin annesi Sınıkçı Emine Nene, HasankaleliSınıkçı Emine Nene, Yusufelili Sınıkçı Fikriye Nene, İğneci Türkân Hoca, babamın Hacı Nurettin amcasının eşi olup ebelik de yapan Nadime Nene (Ertaş), Narman Ahalı Berber Ahmet Emi’nin eşi hem iğneci hem ebe hem de mahallenin paşa kadınlarından Zeynep Abla da mahallenin kadın halk hekimlerindendi.

 

Sanayi Mahallesi’nde Artvin, Kars taraflarından göçen aileler vardı. Bu ailelerden evinde dişçilik yapanları (isimlerini unutsam da) bilirim. Bizim dükkândan diş kalıpları için sık sık alçı alırlardı. Mahalleli protezlerini (takma diş) ve kaplama dişlerini genellikle bu dişçilere yaptırırdı. Bu dişçilerin ağzında altın kaplama dişler bulunurdu, konuştuklarında görülen. Bunlar diş çeker dolgu yapar mıydı, hiç hatırlamıyorum. Bunların hiçbiri Erzurumlu değildi.

 

Eskiden dişiniz dayanılmaz derecede ağrıdı mı, ne kanal tedavisi ne dolgu ne başka bir tedavi; tek çözüm diş çekimiydi ve mahallelerde bu işi çıban, iltihap, apse gibi küçük cerrahi işlerle de ilgilenen berberler yapardı. Narman Ahalı (Beylerli) Berber Ahmet Emi (Oğulları Lokantacı İlhami ile Nihani), Erzurumspor’da futbol da oynayan Fatih’in babası Berber İlhami diş de çeken bildiğim berberler.

 

Aynı zamanda “halk hekimi” diyebileceğimiz ve şehrin kuzey mahallelerinin en meşhur dişçisi şüphesiz “Dişçi Ruşen” (Ürüşan Güven)’ di.

 

Tortum’un Kiska (Şenyurt) köyünden on iki yaşında Erzurum’a gelip Yoncalık’taki Zakir (Topaloğlu) dayısının Gürses Fırın’ında çalışmaya başlayan Dişçi Ruşen, küçük yaşta el arabasıyla bakkallara ekmek dağıtırmış. Rampalarda ekmek arabasını sürmeye gücü yetmeyince yoldan geçenler yardım edermiş. Dışarıdan ortaokulu, evlendikten sonra da akşam lisesini okumuş. Evlendikten sonra kısa süre Sanayi’de tren hattının hemen altında oturan Dişçi Ruşen 1960’ların sonuna doğru Karaman Ekmek Fabrikası’nın arkasındaki PTT Sokak’ta kendi evini yapmaya başlar. Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde işe girmiştir. Numune Hastanesi’nin diş bölümünde üniversitenin kadrolusu olarak çalışır. Yeni evlidir ve parası ev yapmaya yetmemektedir. Hem fırında hem hastanede hem de evin inşaatında çalışmaktadır. Tuğla almaya parası çıkışmayınca tuğla ocağı da işleten Bakkal Moğoz Mehmet’e gider. Moğoz Mehmet tuğla ocağından dilediği kadar tuğla alabileceğini, parasını da ne zaman müsait olursa o zaman verebileceğini söyler. Moğoz Mehmet bir Hızır gibi yetişmiştir Dişçi Ruşen’e… Evini tamamladıktan sonra Karamanlar Ekmek Fabrikası yapılır ve komşu olurlar. Evine yakın Bahçelievler Cami’nin altında Tortumlu Mustafa Dede’nin ve Endüstri Caddesi’nde Moğoz Mehmet’in bakkalları vardır.

 

Dişçiliğe kendi isteğiyle başlamamıştır Ruşen Usta. Kardeşi Osman’ın diş hekimine gitmeye çekinen eşinin dişini çekmiştir ilk olarak. Hastanenin diş bölümünde çalıştığı için ısrarlara dayanamaz ve ilk diş operasyonunu böylece gerçekleştirir. Sonra başka bir tanıdık, konu komşu derken üzerindeki baskı artar ve evinin bir köşesini diş muayenesi için ayırır. Hastanede işin tekniğini de öğrenen, dişle ilgili bilgi ve becerisi artan Ruşen Ustaya mahalleli, mahalledeki berberlere nazaran “hekim” gözüyle bakmakta “hocam” diye hitap etmektedir. Mahallelinin zorlamasıyla, dişçiliğini geliştiren Ruşen Ustanın adı 1970’lerde “Dişçi Ruşen” olarak ünlenir. Dişçi Ruşen, bu arada Atatürk Üniversitesi’nde iki sene “protez” bölümünü okur ve diş teknisyeni belgesi alır.

 

Diş çekiminde, diş dolgusunda ve diş yapımında kendisini geliştiren ve kısa sürede namı yakın köylere, kuzey ilçelere ve şehre yayılan Dişçi Ruşen’e ova köylerinden, dağ mahallesinden, Şükrüpaşa taraflarından vakitli vakitsiz hasta gelmeye başlamıştır. Dişçi Ruşen yoksulluktan, çaresizlikten veya çekingenlikten şehre, hastaneye gidemeyen komşulara iğne yapmaya, serum veya sonda takmaya da gider. O, sadece dişçi değil mahallenin ilk yardımıdır, Hızır servisidir, sağlık ocağıdır, sağlık memurudur. Tedavisini yaptığı kişilerden ücret talep etmez, herkes gönlünden kopanı ücret olarak verirdi. Hatta çoğu hasta para vermezdi, mahalleli fukaraydı; ama Dişçi Ruşen asla yüzünü dökmez herkesin derdine yetişmeye çalışırdı. Üniversiteden emekli olup dişçiliği bırakmaya niyetlense de çevrenin baskısı nedeniyle dişçiliği bırakma süreci ancak dört beş yıl sürmüştür. Dişçi Ruşen şimdilerde yazın köyünde, kışın Sanayi Mahallesi’nde (yol ayrımı durağında sonradan yaptırdığı evinde) hayatını sürdürmektedir.

 

Gece bizim evden birinin diş ağrısı tuttu mu babam Kavak Mahallesi’nden Sanayi Mahallesi’ne Dişçi Ruşen’e götürürdü bizi. Kapısını saat kaç olursa olsun rahatlıkla çalardık. Çocukluğumda, Dişçi Ruşen’in mahalleliye ve akranlarına göre düzgün Türkçesi ve nezaketi dikkatimi çekmişti. Diksiyonu kadar görgüsü ve kibarlığıyla benim nazarımda çok farklıydı ve gerçek bir hekimdi.

 

Dişçi Ruşen’in çocukları da babaları gibi çok çalışkandır. Her biri birden çok işle uğraşıp başarılı oldular. Büyük oğlu Murat Güven polislikle başladığı memuriyet hayatında Bingöl İl Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü, Erzurum Valiliği İdari İşler Müdürlüğü yaptıktan sonra halen İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak Erzurum Sivil Toplumla İlişkiler İl Müdürü olarak görev yapmaktadır. Kendisi aynı zamanda marketçilik, canlı hayvan yetiştiriciliği gibi farklı sektörlerde ticarî tecrübelere sahiptir; ancak onun emlâk/gayr-i menkul sektöründe çok başarılı bir yatırımcı olduğunu söyleyebilirim.

 

Onun küçüğü Muhammet Güven Diş Hekimi olmasına rağmen hiç dişçilik yapmamış, Azerbaycan’da ve Türkiye’de inşaat, restaurant ve birçok sektörde uluslararası yatırımları, işletmeleri, bağlantıları olan, ihracat ve ithalat yapan oldukça başarılı ve itibarlı iş adamıdır. İstanbul’da ikâmet eden Muhammet Güven’in bir ayağı işleri nedeniyle Azerbaycan’dadır.

 

Muhammet’in küçüğü Lokman Güven da Azerbaycan’da başarılı iş tecrübelerinden sonra Sanayi Mahallesi’nde cam balkon, alüminyum doğrama vb sektörlerinde Erzurum’da en güçlü firmanın sahibidir. Onun küçüğü Abdulkadir de Atatürk Üniversitesi’nde çalışmaktadır.  Dişçi Ruşen’in İstanbul’da biri hemşire diğeri avukat olan iki de kızı vardır.