Şapka Kanunu'nun ardından tutuklanarak cezaevine konulan İbrahim Efendi’nin torunu Fahrettin Taşkesenlioğlu, (Yassıada'da yargılanan Demokrat Parti Erzurum Milletvekili Fethullah Taşkesenlioğlu'nun oğlu) bu asırda bile hâlâ başörtüsü ve kılık kıyafet konularında birçok insanın sıkıntı içinde olduğunu söyledi.
1925 yılında Tekke ve Zaviyeler Kanunu ve Şapka Kanunu'yla birlikte o dönemde Erzurum'da çok ciddi anlamda mağdur insanların olduğunu ifade eden Fahrettin Taşkesenlioğlu, "Şimdi malum-u aliniz Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra Ankara ve İstanbul merkezli İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Yanlış hatırlamıyorsam 1923-1927 tarihleri arasında İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Onun kuruluş amacı zaten tarihte de belli. Bugün aşağı yukarı her kitapta da bu istişare mahkemelerinin kuruluşunun sebebi ve niçin kurulduğu bellidir. Tabii özü şudur, Şapka Kanunu'yla ilgilidir. Yani Kırıkkale Kanunu'yla ilgilidir. Hatta 1923-1927 dönemi içerisinde Şark İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur. Yani tabiri caizse Şeyh Sait İsyanı'yla başlayan 1925 olması lazım. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Siirt korunmak üzere; Bitlis, Siirt, Erzurum Diyarbakır, Elazığ yöresinde mütedeyyin, medrese sahibi, ilim irfan sahibi insanların sarıklarını açmamalarından kaynaklanmıştır. Doğu bölgesinde birçok insan bu hususta mahkum edilmiştir" dedi.
"Bugün gelmiş olduğumuz bu asırda bile başörtüsü, kılık kıyafet kanunlarıyla birçok insan hala bir sokak cenderesi altında"
O dönemde mağduriyet yaşayanlar arasında dedesinin de olduğunu anlatan Fahrettin Taşkesenlioğlu, "Bunların içerisinde benim de anne dedem Taşkesenli Ahmet Efendi, Diyarbakır Şark İstiklal Mahkemesi'nde yargılanıp Erzurum Hınıs Ağır Ceza reisi tarafından tutuklanıp Elazığ'a mecburi ikamete gönderilmiştir. Elazığ'a dağ yoluyla gitmiştir, yaya götürülmüştür. Jandarma nezaretinde bir müddet Elazığ'da kaldıktan sonra İzmir'e cezaevine nakledilmiştir. İzmit'ten de Manisa'ya cezaevine gönderilmiştir. Dedem orada aşağı yukarı altı yıl, yedi yıl kalmıştır. Son mahkemesi öncesinde mahkemede tahliye kararı verildiği zaman da tek sebebi başındaki sarığı. Bahsetmiş olduğum dedem Kurtuluş Savaşı gazisidir. Üstelik de Rus harbinin gazisidir. Sebep tamamen başındaki sarıkla ilgilidir. Tabii bu yıllar sonra döndü dolaştı geldi. Maalesef hala Türkiye'nin, Türk toplumunun gündemini meşgul eden başörtüsüyle bağdaşıyor. Yani demek ki ta 1923'lerde başlayıp Kurtuluş Savaşı'nda hemen sonra başlayıp, bugün gelmiş olduğumuz bu asırda bile hala başörtüsü, kılık kıyafet kanunlarıyla ilgili birçok insanımızın hala bir sokak cenderesi altında bulunduğunu da altını çizerek söylemek istiyorum. Dedemizin yıllar sonra cenazesi Erzurum'a tabii. Bu yine Diyanet İşleri Başkanlığının yayınlamış olduğu kitaplar da var. Dedem 1953'te Manisa'da defnedilmiş. 1953 yılında dedemin mezarının bulunmuş olduğu yerden yol geçeceğinden dolayı o zaman müftülük bize haber verdi, aile büyüklerimize. Erzurum'dan giden oğlu ve iki yeğeni cenazemizi aldı. O günkü görgü tanıklarının ve bizzat babamın, aile büyüklerimin ifadesine göre Vali Bey ve Müftü Çolak Salih başta olmak üzere camide dedemin kefenini açarak ziyarette bulunmuşlardır. Ve sakalından bir tel dahi düşmemiş. Kefeni dahi sarılmamış halde. Sağlığında vasiyeti ne binaen Taşkesen köyünde defnedildi" diye konuştu.
Taşkesenli Şeyh İbrahim Efendi kimdir
İbrahim Efendi 1855’te Bingöl’ün Karlıova ilçesi Hacılar köyünde doğdu. Şeyh Ahmed Efendi’nin amcası Molla Muhyiddin Efendi’nin oğludur. Çeşitli medreselerde okumakla beraber tahsilini Ahmed Efendi’nin yanında tamamladı ve ona intisap etti. 1914’te talebeleriyle birlikte Kafkas cephesinde savaştı. Bu savaşta aldığı yara sebebiyle topal kaldı ve Topal Şeyh diye anıldı. I. Dünya Savaşı’nın ardından Erzurum ve yöresi Ruslar tarafından işgal edilince Anadolu içlerine göç etmeyip Erzurum’da kaldı, talebe okuttu, irşadla meşgul oldu ve halkı işgalcilere karşı savaşa teşvik etti. Şapka giymediği gerekçesiyle 1925’te tutuklanarak çıkarıldığı Hınıs Mahkemesi’nce Harput (Elazığ) İstiklâl Mahkemesi’ne sevk edildi ve bu mahkemece İzmir’de mecburi ikamete tabi tutuldu. İzmir’de büyük ilgi görmesi ve etrafında bir cemaatin oluşması üzerine Manisa’nın Demirci ilçesine sürgün edildi. Kısa bir süre sonra 3 Kasım 1926’da burada vefat etti. 1954’te türbesinin bulunduğu yerden yol geçince naaşı Erzurum’a götürülüp Taşkesen köyünde toprağa verildi. Yeğeni ve şeyhinin oğlu Mehmed Sırrı, amcasının oğlu Şehabeddin ve Erzurumlu Hacı Hasan efendilere hilafet veren İbrahim Efendi’nin talebeleri arasında yeğeni Mehmed Masum, Tekmanlı Molla Fehim, Göynüklü Ahmed, Taşkesenli Molla Arif ve Molla Halil, Malazgirtli Mehmed Emin efendiler bulunmaktadır.