Allah biliyor ya, dünyanın dengesi resmen birbirine karıştı.
Kış aylarında yağmayan kar, Nisan ve Mayıs ayında düşüyor artık. Hava sıcaklıkları bir artıyor, bir eksiliyor.
Bir bakıyorsunuz kış yeniden gelmiş, bir bakıyorsunuz yazdan kalma günler yaşanıyor.
Birileri bu durumu bilimsel manada izah eder elbette; ancak olayın bir de manevi boyutu var.
Siz sanıyor musunuz ki, bu olup bitenin bizimle hiçbir ilgisi yok?
Hem de çok ilgisi var.
İnsanlık adına en güzel hasletleri bir kenara bırakmış bırakalı ne işimiz rast gidiyor, ne de gücümüz.
Eğriyi doğruya tercih etmiş edeli ne yüzümüz gülüyor, ne gözümüz aydınlık oluyor.
Biz bu haldeyken, dünyanın normal bir süreç yaşaması mümkün müdür?
Mevsimler de değişir, iklimler de değişir.
Karın yerini yağmur da alır, güneşin yerini kar da alır.
Eskiler hep derdi ki: “Zemheride su akana kan aksın!” diye…
Bakın bakalım son birkaç yıla!
Ocak ve Şubat aylarında şarıl şarıl sular akıyor.
Normal mi bu durum?
Her şey yolundaymış gibi geliyor mu sizlere de?
Bana göre hiç normal değil!
Kendimize çekidüzen vermemiş gerekiyor uzun sözün kısası. Kendimizi sorgulamamız, iç hesaptan geçirmemiz ve muhasebe etmemiz icap ediyor.
Bunu yapar mıyız, yapmaz mıyız orasını bilmiyorum.
Ama eğer yapmazsak; neredeyse yazın başında kar yağışına da şaşırmamalıyız.
Çünkü ne ediyorsak, onu buluyoruz.
Çorbamıza ne doğruyorsak, onu yiyoruz.
Bu da benim naçizane son sözümdür!