Seçim üstü sokaklarda çeşitli anketler, araştırmalar ve röportajlar yapılıyor. İzahı olmayan işlerin mizahı olurmuş dedikleri için son zamanlarda hepimizi güldüren bazı söyleşilere de rastlamıyor değiliz.
Sokakta mikrofon uzatılan bazı şahıslara “Kurum mu, İmamoğlu mu?” diye soruluyor ve birbirinden ilginç cevaplar ortaya çıkıyor.
Küfredenler mi dersiniz, isimleri birbirine karıştıranlar mı dersiniz, adaylarla dalga geçenler mi dersiniz, artık ne derseniz deyin, çok ilginç, çok sıradışı ve çok komik yaklaşımlar ortaya çıkabiliyor bazen.
Biz de bu yaklaşımlar karşısında gülüyoruz, kahkaha atıyoruz, bu paylaşımları eşimize, dostumuza gönderiyor ve onların da gülmesini istiyoruz.
Farkında mısınız, aslında biz ağlanacak halimize gülüyoruz. Çünkü ortada bir seçim havası yok.
Çünkü insanların seçim diye bir kaygısı ya da meşguliyet alanı yok.
İnsanlar düşmüş geçim derdine, koltuğa Kurum otursa ne olur, İmamoğlu otursa ne olur. Sonuçta yine işi olmayacak, ekmeği olmayacak, ev kirasını ödeyemeyecek, çoluk çocuğunun ihtiyacını gideremeyecek.
Yani seçim falan adayların ve siyasi partilerin dışında hiç kimsenin umurunda değil. Ha Ahmet gelmiş, ha Mehmet gelmiş, ha Mahmut gelmiş, hepsi aynı sonuçta.
Buradan çıkarılması gereken hisse bana göre; milletin önceliklerinin ön plana alınması gerektiğidir.
Yoksa İBB’nin CHP’den alınması milletin sorununa çare değil. Mansur Yavaş’ın seçim kazanamaması, yüksek enflasyona çare de değil, hayat pahalılığının sonu da değil. Milletin gündemi bambaşka, millet ekmek derdinde, geçim telaşında, yokluk kaygısında. Sokakta işte bu yüzden o komik diyaloglar ortaya çıkıyor. Biz de tabi ağlanacak halimize hep birlikte gülüyoruz.