Yerel seçimlere artık 15 gün kaldı. Yani iki hafta sonra şu seçim hengâmesinden hayırlısıyla kurtulmuş olacağız. Son iki yıl içerisinde birbiri ardına gelen bu seçimler, haliyle insanları da sıktı ve darladı. Üstüne üstlük hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, geçim sıkıntısı derken, seçim kelimesinin geçtiği her cümle ziyadesiyle mide bulandırır hale geldi.
Neyse ki, iki hafta sonra bu mide bulantısı sona erecek ve ülke artık gerçek gündemine geri dönecek.
Gündemde neyin olduğuna gelince; ilk ve en önemli madde, ekonomi olacak. Hayat pahalılığının önüne nasıl geçilecek, sürekli değer kaybeden Türk lirasına nasıl bir çekidüzen verilecek, enflasyonla gerçek anlamda nasıl mücadele edilecek.
Düşünün ki, bu ekonomi konusu öyle bir travmatik etki oluşturmuş ki insanların kafasında şu var:
31 Mart seçimlerinden sonra zamlar birbiri ardına gelecek. Dolar, altın uçacak, liradaki değer kaybı daha da artacak. Enflasyon yükselecek, akaryakıta yüksek oranda zamlar yapılacak, falan, filan.
Bunlar konuşulan ve açıkçası da beklenen şeyler, çünkü her seçimden sonra bir maliyet muhakkak koyulmuştur vatandaşın önüne. İhtimaldir ki, böyle bir reçete yine tatbik edilecektir.
Tabi önemli olan bu sürece ne derece hazırlık olduğumuzdur. Hükümetin bu konudaki planı ve programı nedir, seçim ekonomisinin vatandaşa yansıması nasıl olacaktır, avantaj nedir, dezavantaj nedir, bizim asıl bunlara odaklanmamız lazım. Nasılsa yerel seçimler bunlar, adaylar seçilir, anca iki yıla belediyecilik öğrenir, üçüncü yıl göz açılır, bir de bakılır ki 5 sene geçmiş.
Bu yüzden bizim gündemimiz belediyeler değil, ülke olarak bundan sonra nereye nasıl varacağımızdır.