Ses bayrağımız…

Dilimiz bizim ses bayrağımız…

Nasıl ki ay yıldızlı bayrağımızın dalgalanmasından gurur duyuyorsak, ses bayrağımızı da sürekli gönderde tutmalı ve ona gözümüz gibi bakmalıyız…

Son yıllarda moda halini aldı; işletmelere yabancı isimler verme hastalığı türedi birçoğumuzda…

İsim kalmamış gibi!

Ya da başka isim bulamamış gibi…

İnandırıcı gelmedi, öyle değil mi?

Gelmez, çünkü “isim bulamama” gibi bir gerekçe olmaz, olamaz!

Bilmem ne kafe… 

Bilmem ne bilişim…

Bilmem şu giyim, bu giyim...

Falan filan…

İyi de, neden?

Türkçe yeterli gelmiyor mu?

Türkçe isimler taşıyor olmak yoksa mahcubiyete mi sebep oluyor?

Neden?

Erzurum’da böyle bir uygulama var mı, bilmiyoruz…

Ama bazı bazı gündeme geliyor; kimi belediyeler yabancı isim taşıyan işletmelerin tabelalarından ekstra vergi alıyormuş…

Harika bir uygulama!

Hatta harikanın da ötesinde, mükemmel…

Ne olur Erzurum’daki belediyeler de böyle bir yola başvursa; yabancı isimler taşıyan işletme ve müesseselerden fazlaca vergi alınsa…

Öyle ya!

Madem dilimiz ses bayrağımız, o halde bu bayrağa sırt dönmenin de bir bedeli olmalı sonuçta…

Değil mi ama?