Muhalefetin medyası son günlerdeki fiyat artışları ve vergi oranları sebebiyle öyle bir algı oluşturmaya çalışıyor ki, bazen öfkeme yenil düşüyorum.
Hatta yazıp yazıp sildiğim yazılarım bile oluyor. Öyle bir hava oluşturmaya çalışıyorlar ki, gören de seçimi millet ittifakının kazanması halimde ülkenin düzlüğe çıkacağını düşünür.
Bilmiyorum ama Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olsaydı gökten para mı yağacaktı ülkeye?
Milyarlarca dolarlık deprem yükü, bir anda sıfırlanmış mı olacaktı?
Seçim öncesinde EYT diye tutturan Kemal Kılıçdaroğlu, EYT’lilerin maaşını neyle ödeyecekti, nasıl bir kaynak bulacaktı?
En düşük Memur maaşını 22 bin liraya sabitleyeceğim diyen Kılıçdaroğlu, bu popülist yaklaşımını bedelini neyle ödeyecekti?
Bu soruların cevabı çok basit.
Dediler ki Kılıçdaroğlu’na, “Sen ülkenin anahtarını bize teslim et, dile bizden ne dilersen!”
Dediler ki, “Sen Türk askerini Ortadoğu’dan çektir de, site bizden ne istersen!”
Dediler ki, “Sen gaz ve petrol arama çalışmalarını durdur da, bekle bizden ne beklersen!”
Dediler ki, “Sen İHA ve SİHA’lara dokun, savunma sanayindeki gelişmeleri noktala da, arzula bizden ne arzularsan!”
İşte Kemal Kılıçdaroğlu böyle kaynak oluşturacaktı, kazandaydı yeni bütçeyi bu yolla oluşturacaktı.
Şimdi vicdan taşıdığını düşünen herkese soruyorum:
“Göbeğinden bir yerlere bağlı bir cumhurbaşkanının, esaret karşılığında sağlayacağı bir kaynaktan beslenmek mi daha ahlaklıca yoksa kimseye minnet etmeden kendi ayaklarımızın üzerinde durmak suretiyle oluşturulan bir bütçeyle kalmak mı?”
Bana sorarsanız, gavurun vereceği bir bardak suyu içmektense, taşı sıkıp suyunu sıkmak daha evladır.
Ama altını da çizeyim; o taşı hep birlikte sıkacaksak eğer…