O şoför koltuğuna oturunca ne oluyorsa artık; kendisini sorumsuz zanneden insanlar var. Özellikle de Erzurum’da son yıllarda maalesef alışkanlık haline geldi kural tanımazlık.
Ne ışıklara riayet eden var, ne hız sınırına dikkat eden var, takip mesafesi, egzoz standardı falan filan bunların hepsi hikâye. Daha geçenlerde yazılıp çizildi Erzurum’da uygulanan trafik para cezaları. Bunun yanında son zamanlarda Erzurum’da meydana gelen trafik kazaları da dikkat çekici olmaya başladı.
Hepimiz deriz ya, göklerden gelen bir karar vardır, kaderdir diye. Tamam da, insanın kendinden kaynaklanan hataları ne zamandan beri göklerden gelen karar oluyor?
Ne güzel değil mi, kurallara uyma, hız limitlerini alt-üst et, önündeki aracın neredeyse sırtına çık, ondan sonra kaza olunca da, kader.
Kusura bakmayın ama yok böyle bir kader şekli. Buna düpedüz lüzumsuzluk diyorum ben. Çünkü hem kendi canını hem de başkasının hayatını tehlikeye atan insan lüzumsuzun önde gidenidir.
Bir de Erzurum’da trafikte sorun olarak gördüğüm bir başka ayrıntı da, ışıklarda beklerken arkadan çalan kornalar.
Daha yeşil ışığın yandığı yok, kırmızıdan sarıya bir geçiş, bakıyorsunuz arkadan “at-dat” diye veryansın.
Bir dur be kardeşim, sarı ışığın yandığından daha yeşilin haberi yok; sana ne oluyor? Hem bu sabırsızlık niye? Bu acele niye? Bu saygısızlık niye? Gideceğin yere 3-5 dakika geç gitsen ne olur, dünya mı yıkılır, kıyamet mi kopar?
Gideceğin yere geç git, sağ ve selamet git. Gideceğin yere sen de, araban da tek parça git yani, ne olmuş?
Sözün kısası makbuldür, yani demem o ki, trafiğe çıkan sürücüler olarak hem birbirimize hem de yayalara karşı kibar olalım, zarif olalım, daha da neti insan olalım insan! Çünkü bizi hayvanlardan işte bu yönümüz ayırıyor.