Erzurum’a yüksek hızlı trenin gelmesini gönülden arzu edenler varmış…
Biz duyduk, üzüldük!
Yok, yok…
Hızlı trenin falan gelmesine değil, altta kaldığımıza sadece… Yani bunu biz niye arzu edemedik, bizim niye aklımıza gelmedi diye…
Ama tabi vakit henüz geç değil!
Örneğin;
Erzurum’a uzay üssü kurulmasını gönülden diliyoruz!.. Mars’a ilk ayak basanın Erzurumlu olmasını da tabii ki…
Sonra Erzurum’da hurma yetiştirilmesini gönülden diliyoruz, ardından petrol çıkartılmasını ve tüm dünyaya Erzurum’dan petrol türevlerinin ihraç edilmesini…
Bitmedi…
Erzurum’a kış mevsiminin hiç bitmemesini ama buna paralel olarak da, bu şehirde yaşayan hiç kimsenin kış aylarında üşümemesini gönülden diliyoruz!
Mesela Erzurum’da doğalgazın bedava olmasını ne kadar çok arzu ettiğimizi bilseniz, yeminle söylüyoruz yüksek hızlı treni aklınıza bile getirmezsiniz…
Sayalım mı daha?
Uzatalım mı listeyi?
Erzurum için gönlümüzden nelerin geçtiğini ve nelerin olmasını çok istediğimizi sıralayalım mı?
(…)
Gerek yok…
Çünkü dilemekle, arzulamakla ve temenni etmekle yürüseydi şayet peynir gemileri; bugün olduğu gibi birileri sürekli trene bakmak zorunda kalmazdı…
Tren işte, ne olacak!
BİRİNİZ EŞEK, BİRİNİZ ÖKÜZ!
İki softa, Ramazan ayında bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider.
Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:
– "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?" O da kendini üstün göstermek için "Bırak şunu, eşeğin tekidir", cevabını verir.
Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar:
– "Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?"
Bu softa da öteki gibi "Bırak şunu, öküzden farkı yoktur", cevabını verir.
Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar:
– "Bunlar ne erenler?"
Bektaşi gülerek cevap verir:
– "Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?"